Çocuğun dışarı atılması
Dışarı atılma aşaması dölyatağı ağzının yeteri kadar genişlediği, yani aşağı yu­karı on santimetreyi, (yeni doğan bir ço­cuğun kafatası çapına eşit bir genişliği) bulduğu anda başlar. Bu aşamada, kadın içten gelen bir kilim­le dölyatağındaki çocuğun dışarı çıkarıl­ması gereğini duyar ve böylece kasılma­lara yardımcı olur. Kadının, doğum ola­yının sonuna yaklaşıldığı bu evredeki hareketleri artık gerçek bir itme niteliği­ni kazanmıştır. Bu durumda kadının do-ğumhaneye alınarak daha rahat edeceği doğum masasına yatırılması gerekir, işte bu andan itibaren, anneden bütün dikkatini toplaması ve doktorlarla tam bir işbirliği yapması istenir. Kadın, apış arası kaslarını düzenli ve uygun bir tem­poda kasıp gevşetebilmeyi başarırsa ve önceden öğrendiği solunum biçimlerini rahatlıkla uygulayabilirse, çocuğunun doğumunu çok kolaylaştırır. Kadın bir itme yapacağı zaman, derin bir soluk alarak akciğerlerine hava doldurur ve diyaframın aşağı kayarak dölyatağı üze­rine baskı yapmasını sağlamak için solu­ğunu tutarak karın kaslarını bütün gü­cüyle kasıp yirmi saniye kadar öne doğ­ru itmeye çalışır. Sonra, karın kaslarının bu gergin durumunu bozmadan ve itme işlemine yeni bir güçle devam edebil­mek için hızla soluk verir ve yeniden alır. Dölyatağındaki kasılma sona erdi­ğinde anne normal solunumuna dö­ner.
Doğum sırasında, çocuğun kafasının dölyolu kanalından rahatça geçmesi, yırtılmalara yol açmaması için apış arası ve kalça kaslarını mümkün olduğu ka­dar gevşek tutarak itme hareketlerini yapabilmeye alışmak gerekir. Kasların serbest bırakılarak rahatlatılmasının ve doğuma hazırlayıcı jimnastik hareketle­rinin üzerinde ısrarla durularak durma­dan tekrarlanmasının önemi işte burada ortaya çıkmaktadır. Bu arada, derin soluk alabilme alışkanlığının, gün ışığını görene kadar epeyce sıkıntı çeken çocu­ğa da çok yararlı olacağını ve onun daha sağlıklı bir görünümde ve daha canlı doğmasını sağlayacağını unutma­mak gerekir.
Çocuğun dışarı itilmesi aşamasında dok­tor ve ebe sürekli olarak annenin yanın­da olurlar ve anne de onların direktifle­rine göre, yapacağı itmelerin şiddetini
32
ayarlar. Örneğin, çocuğun kafası dışarı çıkarken herhangi bir güçlük ya da ters­likle karşılaşılmaması için anneden daha yavaş itmesi istenebilir. Bu durum­da, anne, akciğerlerine ve dolayısıyle çocuğuna mümkün olduğu kadar bol miktarda oksijen sağlayabilmek için gö­ğüs kafesini ve karnını şişirerek derin bir soluk almalıdır.
Önceleri birkaç dakika ara ile meydana gelen kasılmalar, daha sonra gittikçe sık-laşır; öte yandan her kasılmanın süresi gittikçe artarak bir veya bir buçuk daki­kaya kadar ulaşır.
Kadının, dölyatağının genişleme aşama­sı boyunca kendini çok iyi denetleyebil­mesi gerekir. Bu ise, yalnız çeşitli solu­num biçimlerini öğrenmekle yetinme­yip, öğrenilenleri uzun süre çalışmak ve yinelemekle mümkün olabilir. Solunum biçimleri üzerindeki çalışmalar yanında vücudu gevşetme, gevşek tutabilme ko­nusundaki alışkanlık da doğum yapacak annenin iki kasılma süresi arasında ken­dini rahatlatmasını ve gücünü toplama­sını sağlayacaktır.
Kasılmaların yaklaştığını hisseden kadı­nın bunları dikkatle denetlemesi gere­kir. Bu denetim, sakin ve yarı karanlık bir yerde çok daha kolay yapılabilir. Dölyatağındaki kasılmaların etkisiyle çocuğu saran koruyucu amnios kesesi yırtılacaktır. içinde özel bir sıvı bulunan bu kese çok dayanıklı çıkar ve kendi ken­dine yırtılmazsa, doktor bu işi yapay olarak gerçekleştirir. Bu işlem hiç bir acı vermediği gibi tersine doğum olayını çabuklaştırır.
Kadının dölyatağının genişleme aşama­sını kısaltmak için yapabileceği hiç bir şey yoktur. Ancak, yukarıda da görüldü­ğü gibi, uygunsuz hareketlerle dölyata­ğının sıkışmasına engel olup, onun dü­zenli bir şekilde kasılmasına olanak sağ­layarak genişlemenin en yüksek nokta­sına, yani çocuğun kafasının geçmesine uygun duruma gelmesine dolaylı bir yar­dımda bulunabilir.
Bu arada, dölyatağındaki kasılmaların yeteri kadar etkili olmadığı durumlarda, doktor sentetik hormonlardan hazırlan­mış bir karışımı damardan şırınga ede­rek dölyatağı kasılmalarını arttırır. Böy­lece kasılmaların temposu ve şiddeti arttırılarak genişleme aşaması kısaltıl­mış olur. Yalnız anne kendine söylenen her şeye tam olarak uysa bile genellikle ilk doğumda yırtılmalar meydana gele­bilir. Bu durumlarda yırtılmayı önleye­rek çocuğun çıkmasını kolaylaştırmak için dölyolunun ve apış arası kaslarının, doktor tarafından hafifçe yarılması an­lamına gelen "episiyotomi" yöntemi uy­gulanır. Üzerinde yarılma işlemi yapıla­cak dokular o anda son derecede geril-
miş olacaklarından doktorun bu müda­halesi genellikle hiç acı vermez ve bu yüzden, çok büyük bir kesme yapılma­yacaksa uyuşturmaya bile başvurulmaz. Doğumdan sonra, bisturi ile kesilen ye­rin dikilmesi , zorlamadan ötürü mey­dana gelecek yırtılmaların tedavisinden çok daha kolaydır ve ilerisi için hiç bir sakıncası yoktur.
Doğum sırasında, bebeğin önce ensesi görünür, sonra kafası birden yukarı doğ­ru kalkarak alın ve yüzü ortaya çıkarır. Bu arada, annenin yanında bulunan dok­tor ve ebe ona itmelerin şiddetini azal­tarak çocuğun omuzlarının ve tüm vü­cudunun fazla zorluk çekmeden dışarı çıkmasına yardımcı olmasını bir kez da­ha hatırlatırlar.
Kısa bir süre sonra, anne çocuğunun er­kek mi, kız mı, sarışın mı yoksa esmer mi olduğunu öğrenecek, sesini duya­caktır. Bu ses dünyamızın yeni küçük misafirinin ilk özgür hareketini yaptığı­nı, soluk aldığını belirtir. Artık, göbek bağının yardımıyle annesinden oksijen almasına gerek kalmamıştır. Bu nedenle giderek canlılığını yitiren bu bağ önce düğümlenir sonra bebeğin karnının iki santimetre kadar önünden kesilir. Son olarak, bir,hemşire, çocuğun ağzın­daki, burnundaki sümüksü maddeyi te­mizler. Herhangi bir yangılanmayı önle­mek için gözlerini dezenfekte eder. Be­beği tartar ve yıkar. Etiketinin üzerine numarası ya da anne ile babanın önce­den kararlaştırdıkları adı yazılarak beşi­ğine yatırılan bebek topluma katılmıştır artık.

Comments

0 Response to 'Çocuğun dışarı atılması'