Gebeliğin on ikinci haftasından itibaren embriyo insan biçimini alır ve cinsiyeti belirlemeğe başlar. Yaklaşık olarak yedi santimetre boyunda olan dölütün başı, gövdesine oranla çok büyüktür. Geliş­mesinin bu döneminde embriyoya dölüt adı verilir.
Ertesi ay, dölütün ağırlığı ve boyu bü­yük bir hızla artar. Yaklaşık olarak sekiz santimetre olan boyu 18 santimetreye ulaşır; ağırlığı da 45 gr. danf 225 gr.a çıkar. Büyüme bu hızla devam etmiş ol­saydı çocuğun doğumda 250 kilo gel­mesi gerekirdi.
Dölütün derisi çok ince olduğundan kan damarlarını gösterir. Önceleri alın ve çenesini sonra da bütün vücudunu hafif tüyler kaplar; sekizinci ayda bu tüyler kaybolur. Gebeliğin ikinci ayından son­ra dölüt annenin duymadığı çok hafif hareketler yapmağa başlar. Anne çocu­ğunun hareket etmeğe başladığını dör­düncü ay sırasında duymağa başlaya­caktır. Beşinci aydan itibaren, kalp atış­ları kuvvetlenir ve stetoskop ile dinlene­bilir hale gelir.
Anne ve doktorun çocuğu "duymaları" gibi çocuk da onları duyabilir. Çocuk da anne kalbinin atışlarını seçer, dış dün­yadan gelebilecek çok şiddetli gürültü­lere, kasılarak tepki gösterir. Gebeliğin altıncı ayında daha belirli bir hale gelen dölütün hareketlerinin amacı
kaslarını kuvvetlendirmektir. Yerini de­ğiştirmekten yorulunca bacaklarını bü­zer, kollarını göğsünün üzerine çapraz bir biçimde yerleştirir ve dinlenme du­rumunu alır. Kendini ana karnı dışında­ki yaşama hazırlamak için sarfedeceği kuvvet sadece bununla kalmaz. Amni-yos sıvısından birkaç damla yutarak 5/ıerk bir biçimde beslenmeyi de öğre­nir. Yeni doğan bebeğin, henüz hiç bir besin almamışken, mekonyum ismi ve­rilen koyu renkli kendine özgü bir dışkı salması bu olayın kanıtıdır. Dölyatağı içi yaşamın son üç ayı boyunca, dölü-tün kanı globülin bakımından zenginle­şir; globülinin büyük bir kısmı son tara­fından oluşturulur. Altıncı ayın sonun­da, dölüt, yaklaşık olarak bir kilo ağırlı­ğında ve 30-50 cm. boyundadır. Ertesi ay yani yedinci aydadölütün ağır­lığı 800 gr. arttığı gibi boyu da yaklaşık olarak 5 cm. uzar. Artık biçimi kesinleş­miştir, organları arasında uyum sağlan­mıştır. Deri daha az kırmızıdır; ancak deri altı yağı bulunmadığından buruşuk­tur. Dölüt giderek daha etkin olmağa başlar, bacaklarını sallar, yutkunur, ba­zen hıçkırığı bile olur. Bundan dört haf­ta sonra ağırlığı 2,5 kg. boyu da 45 cm. olur. Artık annesinin vücudunda geçire­ceği zamanı azalmıştır. Çocuğu daha tombul gösterecek küçük yağ kesecikle­ri oluşur, tırnakları sertleşir saçları kir­pikleri çıkar, kaş kemeri üzerinde hafif bir tüylenme oluşur. Dokuz aylık hazır­lanış devresinden sonra çocuk artık do­ğuma hazırdır. Boyu aşağı yukarı 50 cm. ağırlığı da 3,5 kilodur.
Doğa doğum için gerekli herşeyi hazır­lamağa başlar; göğüs kemerinin altına ulaşmış olan dölyatağı, anneye daha ra­hat nefes alma olanağını vermek için 5-10 cm. aşağı iner. Çocuk baş aşağı dölyatağı boğazına yönelerek son duru­munu alır.
Bu döneme gelebilmek için yedi aylık zorlu bir hazırlanma süresi gerekmiştir. Yumurtacık ve spermatozoidin karşılaş­maları, kromozomlar ve genler sayesin­de, yeni kişinin temel niteliklerini belir­lemiştir. Döllenen yumurtacık, liflerinin yardımıyle, dölyatağı oyuğuna yerleş­miştir. Son ve göbek kordonu, anne ka­nında bulunan oksijen ve besleyici maddelerin çocuğunkine geçmesini sağlamıştır. Üçüncü ayın sonuna kadar embriyo böyle gelişmiştir. Dölüt büyük bir hızla büyüyerek üçüncü aydan do­kuzuncu aya kadar 8 cm.'den 50 cm.'ye uzadığı gibi, 45 gr. ağırlıktan yaklaşık olarak 3,5 kiloya ulaşmıştır. Doğum dönemine gelen bebek yaşamak için gereksindiği tüm gereçlere sahiptir. Beslenmesi ve fiziksel rahatlığı için an­nesine bağımlıdır ama nefes almasını, kendi sıcaklığını ayarlamasını, zehirleri­ni atmasını sağlayan, mekanizmalara sahiptir artık.

Comments

0 Response to 'DÖLÜT'