- Menenjitin Bitkisel Tedavisi
- Menepozun Bitkisel Tedavisi
- Meneviş Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Mesane Çıbanlarının Bitkisel Tedavisi
- Mesane Kurdunun Bitkisel Tedavisi
- Mesane Taşlarını Düşürmenin Bitkisel Tedavisi
- Mesane Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- Mesanede Oluşan Ödemin Bitkisel Tedavisi
- Mide Ağrısının Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Mide Bulantısının Bitkisel Tedavisi
- Mide Düşmesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Fesadının Bitkisel Tedavisi
- Mide İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Mide Nezlesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Şişmesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Ülserinin(Mide Çıbanı)Bitkisel Tedavisi
- Mide Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- Mide Yelinin Bitkisel Tedavisi
- Midede Hazım Güçlüğünün Bitkisel Tedavisi
- Migrenin Bitkisel Tedavisi
- Moral Bozukluğunun Bitkisel Tedavisi
- Müzmin Öksürüğünün Bitkisel Tedavisi
- Nane Yağının Faydaları
- Nasırın Bitkisel Tedavisi
- Nefes Borusu İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Darlığının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Kokusunu Önleyen Şifalı Bitkiler
- Nefes Tıkanmasının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Yolu Balgamının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Yolu Nezlesinin Bitkisel Tedavisi
- Nefes Zorluğunun Bitkisel Tedavisi
- Nergis Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Nezlenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Nuru Ayn Macununun Faydaları
- Omuriliği Kuvvetlendirmenin Bitkisel Tedavisi
- Omurilik Ağrılarının Bitkisel Tedavisi
- Omurilik İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Omurilik Zedelenmesinin Bitkisel Tedavisi
- Omuz Ağrılarının Bitkisel Tedavisi
- Organizmaları Gençleştirmek İçin Şifalı Bitkiler
- Pamukçuğun Bitkisel Tedavisi
- Papatya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Papatya Yağının Faydaları
- Parazitin Bitkisel Tedavisi
- Parmak Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Parmak Büzülmesinin Bitkisel Tedavisi
- Parmak Egzamasının Bitkisel Tedavisi
- Parmak Titremesinin Bitkisel Tedavisi
- Prostat Büyümesinin Bitkisel Tedavisi
- Rahim Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Rahim İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Rahim Macununun Yapılışı Ve Faydaları
- Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi
- Rahim Yelinin Bitkisel Tedavisi
- Rahimde Mayasılın Bitkisel Tedavisi
- Raşitizmin Bitkisel Tedavisi
- Rezene Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Romatizmal Ve Siyatik Hastalıkların Bitkisel Tedavisi
- Romatizmanın Bitkisel Tedavisi
- Saç Dökülmesinin Bitkisel Tedavisi
- Saç Mantarına Önlemin Bitkisel Tedavisi
- Saçkıranın Bitkisel Tedavisi
- Saçların Ağarmasını Geciktiren Şifalı Bitkiler
- Saçların Gür Çıkmasını Sağlayan Şifalı Bitkiler
- Safra Kesesi Taşının Bitkisel Tedavisi
- Salgı Bezleri Tıkanmasının Bitkisel Tedavisi
- Sara Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Sarılığın Bitkisel Tedavisi
- Şark Çıbanının Bitkisel Tedavisi
- Sarmısak Yağının Faydaları
- Sedef Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Selülütün Bitkisel Tedavisi
- Sersemliğin Bitkisel Tedavisi
- Serve-i Hoş Macununun Yapılışı Ve Faydaları
- Siğilciğin(Behak) Bitkisel Tedavisi
- Siğilin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Ağrılarının Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sinir Geriliminin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Kopmalarının Bitkisel Tedavisi
- Sinir Sertleşmesinin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Zafiyetin Bitkisel Tedavisi
- Sinirsel Ağrılar(Nevralji)İçin Şifalı Bitkiler
- Sinirsel Gerginlik(Nöresteni)İçin Şifalı Bitkiler
- Sirac-ı Kalp Macununun Faydaları
- Sıracanın Bitkisel Tedavisi
- Sirozun Bitkisel Tedavisi
- Sırt Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Şişlerin Eritilmesinin Bitkisel Tedavisi
- Şişmanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sistit Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Sivilcenin Bitkisel Tedavisi
- Siyatikin Bitkisel Tedavisi
- Soğuk Algınlığının Bitkisel Tedavisi
- Soğukta Oluşan Yaranın Bitkisel Tedavisi
- Solunum Azlığının Bitkisel Tedavisi
- Solunum Borusu İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Solunum Güçlüğüne Bitkisel Tedavi
- Spazm Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Su Çiçeğinin Bitkisel Tedavisi
- Su Toplanmasının Bitkisel Tedavisi
- Sülüğün Doğal Tedavisi
- Sümbül Yağının Faydaları
- Sürincan Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Süsen Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Tansiyon Düşüklüğünün Bitkisel Tedavisi
- Tansiyon Yüksekliğini Tedavi Eden Şifalı Bitkiler
- Ten Güzelliği İçin Şifalı Bitkiler
- Ter Kokusunu Önleyen Şifalı Bitkiler
- Terlemenin Bitkisel Tedavisi
- Ülserin Bitkisel Tedavisi
- Ülserli Deri İltihaplarının Bitkisel Tedavisi
- Unutkanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Ürenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Urların Bitkisel Tedavisi
- Usandırıcı Kokuları Gideren Bitkiler
- Üşütme İçin Şifalı Bitkiler
- Uyarıcı Şifalı Bitkiler
- Uykusuzluğun Bitkisel Tedavisi
- Uykusuzluğun Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Uyuzun Bitkisel Tedavisi
- Vajinitin Bitkisel Tedavisi
- Varis İçin Bitkisel Tedavi
- Vebanın Bitkisel Tedavisi
- Veremden Korunmak İçin Şifalı Bitkiler
- Veremden Korunmak İçin Şifalı Bitkiler
- Veremin Bitkisel Tedavisi
- Vücuttaki Kanın Temizlenmesine Yardımcı Olan Şifalı Bitkiler
- Yanığın Bitkisel Tedavisi
- Yaraları Ve Urları İyileştiren Şifalı Bitkiler
- Yaraların Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Yarpuz Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Yaşlanmayı Geciktiren Bitkiler
- Yaşlanmayı Geciktiren Şifalı Bitkiler
- Yaşlıların Gücünü Artıran Şifalı Bitkiler
- Yel hastalığına bitkisel tedavi
- Yılancığın Bitkisel Tedavisi
- Yorgunluğun Bitkisel Tedavisi
- Yüz Felcinin Bitkisel Tedavisi
- Yüzeysel Çıbanın Bitkisel Tedavisi
- Zambak Yağının Faydaları
- Zatürenin Bitkisel Tedavisi
- Zehirlenmenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Zeka Açıklığının Bitkisel Tedavisi
- Zekerin Bitkisel Tedavisi (Penis İlaçları)
- Zencefil Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Zinde Kalmanın Bitkisel Tedavisi
- Zonanın Bitkisel Tedavisi
- Kategori: Şifalı Bitkisel Çaylar
- Ada Çayının Faydaları
- Akasya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Amber Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Ardıç Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Baldıran Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Çavşir Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Çördük Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Defne Çayının Tedavi Ettiği Hastalıklar
- Fesleğen Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Hatmi Çiçeği Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Hüdhüd Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Ilgın Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Isınmak İçin Gereken Şifalı Bitkiler
- Kara Dut Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Karanfil Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Katuna Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Labada Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Meneviş Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Nergis Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Papatya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Rezene Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Şişlerin Eritilmesinin Bitkisel Tedavisi
- Şişmanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sürincan Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Süsen Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Tansiyon Düşüklüğünün Bitkisel Tedavisi
- Ülserin Bitkisel Tedavisi
- Üşütme İçin Şifalı Bitkiler
- Uyarıcı Şifalı Bitkiler
- Vebanın Bitkisel Tedavisi
- Veremin Bitkisel Tedavisi
- Sıtmanın Bitkisel Tedavisi
- Kategori: Sindirim Sistemi
- Kategori: Üroloji
- Dünyayı Tanıma Benlik Ve Başkaları
- Belirli Dönemlerde Kendini Tutma Yöntemleri
- Canlılarda Cinsiyet Nasıl Belirlenir
- Canlılarda Kromozom Aksaklıkları
- Cinsel Birleşme Ve Birleşme Duruşları
- Cinsel Farklılaşma Neden Olur
- Cinsel Gelişimde Davranış Farkları
- Cinsel Hormonların Etkinlik Biçimi
- Cinsel İlişkilerin Fizyolojisi
- Cinsel Soğukluğun Tedavisinde İyileşme Dönemi
- Cinsellikte Erken Boşalmanın Sebepleri
- Çocuğun Cinsiyeti Nasıl Belirlenir.?
- Erkeklerde Ereksiyon Sorunu Ve Tedavisi
- Erkeklerde Kısırlık Sebepleri Ve Tedavisi
- Erken Meni Gelmesi
- Gebeliğin Önlenmesi Ve Aile Planlanması
- Gerçek Zevkler
- Hayvanlarla Kurulan Cinsel İlişkiler
- Homoseksüel İlişkiler
- İdrar Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- İnsan Vücudunun Yeniden Keşfedilmesi
- İnsanlarda Cinsiyetin Belirlenmesi
- Makat Evresi Ve Makat Sağlığı
- Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi
- Spermatozoit Öldürücü Maddeler Nelerdir
- Üreme Ve Kalıtım
- Yapay(Sunni)Döllenme Yöntemleri
- çıban otu çocuğun beslenmesi çocuk hastalıkları çocuk psikolojisi çocuk sağlığı ısırgan otu aşırı terleme akciğer hastalıkları Alerji astım ayı sarımsağı Böbrek hastalıkları böbrek yetmezliği baş ağrısının sebepleri baş ağrısı nasıl geçer civanperçemi damar sertliği deri döküntüsü deri kanseri Duyu Organlarının Hastalıkları ebegümeci hardal tohumu kızıl hastalığının belirtileri kızıl hastalığının sebepleri kabakulak kalp çarpması kalp cerrahisi Kalp Hastalıkları kalp sıkışması kalp yetmezliğinin tedavisi karaciğer hastalıklarının belirtileri karaciğer hastalıklarının sebepleri kuduzun belirtileri kulak ağrısının sebepleri kulak ağrısı nasıl geçer kulak akıntısı migren mine çiçeği nezle prostat büyümesi sağırlık sinüzit solunum darlığı Solunum yolu hastalıkları Tansiyon Hastalıkları Tansiyon Yükselmesi vajina kaşıntısı vajinal hastalıklar Yüksek Tansiyon zatüre
0 (sıfır) kan gurubundan bir kadının, değişik bir guruptan (örneğin, A ya da B) bir erkekle evlendiğinde, babasıyle aynı kan gurubundan olan bir çocuğa gebe kalırsa, antigrup olarak nitelenen bağışıklık cisimleri üretebildiği görülmüştür. Zorunluluk halinde, bu kadına da Rh negatif kadınlara uygulanana benzer bir bağışıklık kazandır-ma işlemi uygulanır.
Bu ise, gebeliğin başından itibaren, anne ve kocasının sadece Rhesus'lerinin değil, karşılıklı kan guruplarının da bi-
linmesinin zorunlu olduğunu, bir kez daha tanıtlar.
[More]
Bu ise, gebeliğin başından itibaren, anne ve kocasının sadece Rhesus'lerinin değil, karşılıklı kan guruplarının da bi-
linmesinin zorunlu olduğunu, bir kez daha tanıtlar.
RHESUS ETKENİ
Rhesus etkeni kişilerin kanlarını birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Landsteiner ve Wiener adlı bilginler 1940'ta, Macacus Rhesus maymunlarının alyuvarlarında özel bir madde keşfetmişler ve buna "Rhesus etkeni" adını vermişlerdir. Daha sonra, bu etkenin insanların yüzde 82'sinin alyuvarlarında varolduğu ortaya çıkarılmıştır; insanların yüzde 18'inde bu madde yoktur. Rhesus etkeni taşıyan kişilerin kanı "Rh pozitif", bu etkeni taşımayanların kanı ise"Rh negatif" olarak adlandırılır. "Rh negatif" ve "Rh pozitif" kişiler arasında yapılacak bir kan alışverişi bazı tehlikeler gösterir: örneğin, bir kan verme işlemi sırasında, Rh negatif bir kişi, Rh pozitif kan alırsa, çok ciddi bir tehlike ortaya çıkar.
Döl ütün kanıyle annenin kanı arasındaki bir uyuşmazlık ciddi tehlikelere yol açabilir. Rh negatif bir kadınla Rh pozitif bir erkeğin birleşmesinden doğan çocuk, babası gibi, Rh pozitif kan taşıyabilir. Daha önce de söylediğimiz gibi, dölüt, anneninkinden bağımsız olarak dolaşan kendi kanını kendisi üretir. Bununla birlikte, son aracılığıyle, dölüt kanının çok küçük de olsa bir bölümü annenin kan dolaşım sistemine sızabilir. Rh negatif bir annenin vücudu, bu durumda, kendini savunmak için, bağışıklık cisimleri üretir. Bu bağışıklık cisimleri de sondan geçerek, çocuğun alyuvarlarını yok ederler. Bu durumda hemoli-tik denilen bir çeşit kansızlık ortaya çıkar.
Bu hastalık, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin miktarına bağlı olarak az ya da çok tehlikeli olur. Bu nedenle, Rh negatif bir kadın, gebeliğin başından itibaren, sık sık kan tahlilleri yaptırarak vücudundaki "bağışıklık cisimleri oranını", yani kanında bulunan Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarını denetlemelidir.
Eğer bağışıklık cisimleri oranı çok yüksek ise (ki bir doğumda birden çok çocuk doğuran kadınlarda, gebeliğin sonunda, durum genellikle böyledir), doktor çoğu kez doğumu erkene almayı öğütler. Bu durumda, genellikle sezaryene başvurulur. Bebekte özel bir durum görülürse, hemen kanı değiştirilir. Dölütün Rh pozitif etkeninin Rh negatif anne üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilecek ve sonuç olarak, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin saldırısına uğradığı zaman Rh pozitif dölütte meydana gelen karışıklıkları önleyebile-
cek birçok çözüm yolları araştırılmaktadır.
örneğin, dölütün karın zarı boşluğuna hemolitik hastalığın yok ettiği kanı karşılayacak şekilde Rh negatif alyuvarlar şırınga etme olanağı araştırılmıştır. Dölütün bir bacağını çıkarmak ve damarlardan birinden kan vermek amacıy-ledölyatağı çeperini kesme, daha sonra doğumu beklemek üzere çocuğu yeniden dölyatağına kapama yolları da denenmiştir. Ancak bu işlemler kolayca gerçekleştirilemeyen son derece güç ameliyatlardır. En çıkar yol ciddi durumlarda bebeğin kanını değiştirmektir. Rh uyuşmazlığından doğan kansızlığa çok sık rastlanmaz. İstatistiklere göre oran 1666 gebelikte 1'dir. Ayrıca, Rh pozitif bir çocuğun varlığının Rh negatif annede zorunlu olarak bağışıklık cisimleri üretimine yol açmadığını da belirtmek gerekir. Rh negatif bir kadının ilk gebeliği genellikle kazasız geçer. (Tabii daha önceleri anneye Rh pozitif kan verilmemişse.) Çünkü annenin organizması çocuğa zarar verebilecek kadar çok bağışıklık cismi üretecek zaman bulamaz.
İkinci ya da üçüncü gebelik sırasında, annenin kanında Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarı gittikçe artar ve dölüt kansızlık tehlikesiyle daha çok karşılaşır.
Tıp, bugün bu düşüncelere dayanarak, Rhesus sorununu çözmek için başka bir yola girmiştir. Sero-profilaksi adı verilen bu yönteme göre, eğer Rh negatif bir kadına Rh pozitif kan verilmişse, ya da bu kadın daha önce Rh pozitif bir çocuk doğurmuşsa, hatta kanı Rh pozitif olan bir çocuk düşürmüşse, bu kadına, kanında bulunabilecek dölüt alyuvarlarıy-le savaşarak onları yenecek özel serumlar yardımıyle bağışıklık kazandırılır. Böylece, annenin organizması artık Rh yok edici bağışıklık cisimleri üretmez ve sonuç olarak kadının daha sonraki gebelik durumunda çıkabilecek güçlükler başından önlenmiş olur.
[More]
Rhesus etkeni kişilerin kanlarını birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Landsteiner ve Wiener adlı bilginler 1940'ta, Macacus Rhesus maymunlarının alyuvarlarında özel bir madde keşfetmişler ve buna "Rhesus etkeni" adını vermişlerdir. Daha sonra, bu etkenin insanların yüzde 82'sinin alyuvarlarında varolduğu ortaya çıkarılmıştır; insanların yüzde 18'inde bu madde yoktur. Rhesus etkeni taşıyan kişilerin kanı "Rh pozitif", bu etkeni taşımayanların kanı ise"Rh negatif" olarak adlandırılır. "Rh negatif" ve "Rh pozitif" kişiler arasında yapılacak bir kan alışverişi bazı tehlikeler gösterir: örneğin, bir kan verme işlemi sırasında, Rh negatif bir kişi, Rh pozitif kan alırsa, çok ciddi bir tehlike ortaya çıkar.
Döl ütün kanıyle annenin kanı arasındaki bir uyuşmazlık ciddi tehlikelere yol açabilir. Rh negatif bir kadınla Rh pozitif bir erkeğin birleşmesinden doğan çocuk, babası gibi, Rh pozitif kan taşıyabilir. Daha önce de söylediğimiz gibi, dölüt, anneninkinden bağımsız olarak dolaşan kendi kanını kendisi üretir. Bununla birlikte, son aracılığıyle, dölüt kanının çok küçük de olsa bir bölümü annenin kan dolaşım sistemine sızabilir. Rh negatif bir annenin vücudu, bu durumda, kendini savunmak için, bağışıklık cisimleri üretir. Bu bağışıklık cisimleri de sondan geçerek, çocuğun alyuvarlarını yok ederler. Bu durumda hemoli-tik denilen bir çeşit kansızlık ortaya çıkar.
Bu hastalık, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin miktarına bağlı olarak az ya da çok tehlikeli olur. Bu nedenle, Rh negatif bir kadın, gebeliğin başından itibaren, sık sık kan tahlilleri yaptırarak vücudundaki "bağışıklık cisimleri oranını", yani kanında bulunan Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarını denetlemelidir.
Eğer bağışıklık cisimleri oranı çok yüksek ise (ki bir doğumda birden çok çocuk doğuran kadınlarda, gebeliğin sonunda, durum genellikle böyledir), doktor çoğu kez doğumu erkene almayı öğütler. Bu durumda, genellikle sezaryene başvurulur. Bebekte özel bir durum görülürse, hemen kanı değiştirilir. Dölütün Rh pozitif etkeninin Rh negatif anne üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilecek ve sonuç olarak, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin saldırısına uğradığı zaman Rh pozitif dölütte meydana gelen karışıklıkları önleyebile-
cek birçok çözüm yolları araştırılmaktadır.
örneğin, dölütün karın zarı boşluğuna hemolitik hastalığın yok ettiği kanı karşılayacak şekilde Rh negatif alyuvarlar şırınga etme olanağı araştırılmıştır. Dölütün bir bacağını çıkarmak ve damarlardan birinden kan vermek amacıy-ledölyatağı çeperini kesme, daha sonra doğumu beklemek üzere çocuğu yeniden dölyatağına kapama yolları da denenmiştir. Ancak bu işlemler kolayca gerçekleştirilemeyen son derece güç ameliyatlardır. En çıkar yol ciddi durumlarda bebeğin kanını değiştirmektir. Rh uyuşmazlığından doğan kansızlığa çok sık rastlanmaz. İstatistiklere göre oran 1666 gebelikte 1'dir. Ayrıca, Rh pozitif bir çocuğun varlığının Rh negatif annede zorunlu olarak bağışıklık cisimleri üretimine yol açmadığını da belirtmek gerekir. Rh negatif bir kadının ilk gebeliği genellikle kazasız geçer. (Tabii daha önceleri anneye Rh pozitif kan verilmemişse.) Çünkü annenin organizması çocuğa zarar verebilecek kadar çok bağışıklık cismi üretecek zaman bulamaz.
İkinci ya da üçüncü gebelik sırasında, annenin kanında Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarı gittikçe artar ve dölüt kansızlık tehlikesiyle daha çok karşılaşır.
Tıp, bugün bu düşüncelere dayanarak, Rhesus sorununu çözmek için başka bir yola girmiştir. Sero-profilaksi adı verilen bu yönteme göre, eğer Rh negatif bir kadına Rh pozitif kan verilmişse, ya da bu kadın daha önce Rh pozitif bir çocuk doğurmuşsa, hatta kanı Rh pozitif olan bir çocuk düşürmüşse, bu kadına, kanında bulunabilecek dölüt alyuvarlarıy-le savaşarak onları yenecek özel serumlar yardımıyle bağışıklık kazandırılır. Böylece, annenin organizması artık Rh yok edici bağışıklık cisimleri üretmez ve sonuç olarak kadının daha sonraki gebelik durumunda çıkabilecek güçlükler başından önlenmiş olur.
Gebeliğin on ikinci haftasından itibaren embriyo insan biçimini alır ve cinsiyeti belirlemeğe başlar. Yaklaşık olarak yedi santimetre boyunda olan dölütün başı, gövdesine oranla çok büyüktür. Gelişmesinin bu döneminde embriyoya dölüt adı verilir.
Ertesi ay, dölütün ağırlığı ve boyu büyük bir hızla artar. Yaklaşık olarak sekiz santimetre olan boyu 18 santimetreye ulaşır; ağırlığı da 45 gr. danf 225 gr.a çıkar. Büyüme bu hızla devam etmiş olsaydı çocuğun doğumda 250 kilo gelmesi gerekirdi.
Dölütün derisi çok ince olduğundan kan damarlarını gösterir. Önceleri alın ve çenesini sonra da bütün vücudunu hafif tüyler kaplar; sekizinci ayda bu tüyler kaybolur. Gebeliğin ikinci ayından sonra dölüt annenin duymadığı çok hafif hareketler yapmağa başlar. Anne çocuğunun hareket etmeğe başladığını dördüncü ay sırasında duymağa başlayacaktır. Beşinci aydan itibaren, kalp atışları kuvvetlenir ve stetoskop ile dinlenebilir hale gelir.
Anne ve doktorun çocuğu "duymaları" gibi çocuk da onları duyabilir. Çocuk da anne kalbinin atışlarını seçer, dış dünyadan gelebilecek çok şiddetli gürültülere, kasılarak tepki gösterir. Gebeliğin altıncı ayında daha belirli bir hale gelen dölütün hareketlerinin amacı
kaslarını kuvvetlendirmektir. Yerini değiştirmekten yorulunca bacaklarını büzer, kollarını göğsünün üzerine çapraz bir biçimde yerleştirir ve dinlenme durumunu alır. Kendini ana karnı dışındaki yaşama hazırlamak için sarfedeceği kuvvet sadece bununla kalmaz. Amni-yos sıvısından birkaç damla yutarak 5/ıerk bir biçimde beslenmeyi de öğrenir. Yeni doğan bebeğin, henüz hiç bir besin almamışken, mekonyum ismi verilen koyu renkli kendine özgü bir dışkı salması bu olayın kanıtıdır. Dölyatağı içi yaşamın son üç ayı boyunca, dölü-tün kanı globülin bakımından zenginleşir; globülinin büyük bir kısmı son tarafından oluşturulur. Altıncı ayın sonunda, dölüt, yaklaşık olarak bir kilo ağırlığında ve 30-50 cm. boyundadır. Ertesi ay yani yedinci aydadölütün ağırlığı 800 gr. arttığı gibi boyu da yaklaşık olarak 5 cm. uzar. Artık biçimi kesinleşmiştir, organları arasında uyum sağlanmıştır. Deri daha az kırmızıdır; ancak deri altı yağı bulunmadığından buruşuktur. Dölüt giderek daha etkin olmağa başlar, bacaklarını sallar, yutkunur, bazen hıçkırığı bile olur. Bundan dört hafta sonra ağırlığı 2,5 kg. boyu da 45 cm. olur. Artık annesinin vücudunda geçireceği zamanı azalmıştır. Çocuğu daha tombul gösterecek küçük yağ kesecikleri oluşur, tırnakları sertleşir saçları kirpikleri çıkar, kaş kemeri üzerinde hafif bir tüylenme oluşur. Dokuz aylık hazırlanış devresinden sonra çocuk artık doğuma hazırdır. Boyu aşağı yukarı 50 cm. ağırlığı da 3,5 kilodur.
Doğa doğum için gerekli herşeyi hazırlamağa başlar; göğüs kemerinin altına ulaşmış olan dölyatağı, anneye daha rahat nefes alma olanağını vermek için 5-10 cm. aşağı iner. Çocuk baş aşağı dölyatağı boğazına yönelerek son durumunu alır.
Bu döneme gelebilmek için yedi aylık zorlu bir hazırlanma süresi gerekmiştir. Yumurtacık ve spermatozoidin karşılaşmaları, kromozomlar ve genler sayesinde, yeni kişinin temel niteliklerini belirlemiştir. Döllenen yumurtacık, liflerinin yardımıyle, dölyatağı oyuğuna yerleşmiştir. Son ve göbek kordonu, anne kanında bulunan oksijen ve besleyici maddelerin çocuğunkine geçmesini sağlamıştır. Üçüncü ayın sonuna kadar embriyo böyle gelişmiştir. Dölüt büyük bir hızla büyüyerek üçüncü aydan dokuzuncu aya kadar 8 cm.'den 50 cm.'ye uzadığı gibi, 45 gr. ağırlıktan yaklaşık olarak 3,5 kiloya ulaşmıştır. Doğum dönemine gelen bebek yaşamak için gereksindiği tüm gereçlere sahiptir. Beslenmesi ve fiziksel rahatlığı için annesine bağımlıdır ama nefes almasını, kendi sıcaklığını ayarlamasını, zehirlerini atmasını sağlayan, mekanizmalara sahiptir artık.
[More]
Ertesi ay, dölütün ağırlığı ve boyu büyük bir hızla artar. Yaklaşık olarak sekiz santimetre olan boyu 18 santimetreye ulaşır; ağırlığı da 45 gr. danf 225 gr.a çıkar. Büyüme bu hızla devam etmiş olsaydı çocuğun doğumda 250 kilo gelmesi gerekirdi.
Dölütün derisi çok ince olduğundan kan damarlarını gösterir. Önceleri alın ve çenesini sonra da bütün vücudunu hafif tüyler kaplar; sekizinci ayda bu tüyler kaybolur. Gebeliğin ikinci ayından sonra dölüt annenin duymadığı çok hafif hareketler yapmağa başlar. Anne çocuğunun hareket etmeğe başladığını dördüncü ay sırasında duymağa başlayacaktır. Beşinci aydan itibaren, kalp atışları kuvvetlenir ve stetoskop ile dinlenebilir hale gelir.
Anne ve doktorun çocuğu "duymaları" gibi çocuk da onları duyabilir. Çocuk da anne kalbinin atışlarını seçer, dış dünyadan gelebilecek çok şiddetli gürültülere, kasılarak tepki gösterir. Gebeliğin altıncı ayında daha belirli bir hale gelen dölütün hareketlerinin amacı
kaslarını kuvvetlendirmektir. Yerini değiştirmekten yorulunca bacaklarını büzer, kollarını göğsünün üzerine çapraz bir biçimde yerleştirir ve dinlenme durumunu alır. Kendini ana karnı dışındaki yaşama hazırlamak için sarfedeceği kuvvet sadece bununla kalmaz. Amni-yos sıvısından birkaç damla yutarak 5/ıerk bir biçimde beslenmeyi de öğrenir. Yeni doğan bebeğin, henüz hiç bir besin almamışken, mekonyum ismi verilen koyu renkli kendine özgü bir dışkı salması bu olayın kanıtıdır. Dölyatağı içi yaşamın son üç ayı boyunca, dölü-tün kanı globülin bakımından zenginleşir; globülinin büyük bir kısmı son tarafından oluşturulur. Altıncı ayın sonunda, dölüt, yaklaşık olarak bir kilo ağırlığında ve 30-50 cm. boyundadır. Ertesi ay yani yedinci aydadölütün ağırlığı 800 gr. arttığı gibi boyu da yaklaşık olarak 5 cm. uzar. Artık biçimi kesinleşmiştir, organları arasında uyum sağlanmıştır. Deri daha az kırmızıdır; ancak deri altı yağı bulunmadığından buruşuktur. Dölüt giderek daha etkin olmağa başlar, bacaklarını sallar, yutkunur, bazen hıçkırığı bile olur. Bundan dört hafta sonra ağırlığı 2,5 kg. boyu da 45 cm. olur. Artık annesinin vücudunda geçireceği zamanı azalmıştır. Çocuğu daha tombul gösterecek küçük yağ kesecikleri oluşur, tırnakları sertleşir saçları kirpikleri çıkar, kaş kemeri üzerinde hafif bir tüylenme oluşur. Dokuz aylık hazırlanış devresinden sonra çocuk artık doğuma hazırdır. Boyu aşağı yukarı 50 cm. ağırlığı da 3,5 kilodur.
Doğa doğum için gerekli herşeyi hazırlamağa başlar; göğüs kemerinin altına ulaşmış olan dölyatağı, anneye daha rahat nefes alma olanağını vermek için 5-10 cm. aşağı iner. Çocuk baş aşağı dölyatağı boğazına yönelerek son durumunu alır.
Bu döneme gelebilmek için yedi aylık zorlu bir hazırlanma süresi gerekmiştir. Yumurtacık ve spermatozoidin karşılaşmaları, kromozomlar ve genler sayesinde, yeni kişinin temel niteliklerini belirlemiştir. Döllenen yumurtacık, liflerinin yardımıyle, dölyatağı oyuğuna yerleşmiştir. Son ve göbek kordonu, anne kanında bulunan oksijen ve besleyici maddelerin çocuğunkine geçmesini sağlamıştır. Üçüncü ayın sonuna kadar embriyo böyle gelişmiştir. Dölüt büyük bir hızla büyüyerek üçüncü aydan dokuzuncu aya kadar 8 cm.'den 50 cm.'ye uzadığı gibi, 45 gr. ağırlıktan yaklaşık olarak 3,5 kiloya ulaşmıştır. Doğum dönemine gelen bebek yaşamak için gereksindiği tüm gereçlere sahiptir. Beslenmesi ve fiziksel rahatlığı için annesine bağımlıdır ama nefes almasını, kendi sıcaklığını ayarlamasını, zehirlerini atmasını sağlayan, mekanizmalara sahiptir artık.
Yirmi birinci gün civarında iki milimetre uzunluğunda olan embriyo şekillenmeğe başlar. Uçlarından birinde bir şişkinlik belirli hale gelir; bu kabarıklık içinde beynin oluşmağa başladığı başdır. Kısa bir süre sonra, henüz taslak halinde olan kalp atmağa başlar. Döllenmeden yaklaşık olarak otuz gün sonra, daha sonra kol ve bacağa dönüşecek şişkinlikler ortaya çıkar. On gün sonra avuç içleri, burun, göz ve ağız boşluğu seçilebilir hale gelir. Bu arada sinir sistemi gelişir ve beyin kıvrımları belirir.
[More]
Çocuk, gelişmesi için gereksindiği oksijen ve besleyici maddeleri, annesinin kanından sağlar; bu da son (plasenta) sayesinde gerçekleşir. Yumurtacığın ince lifler yardımıyle dölyatağına tutunduğu sırada oluşan yuvarlak cisme son denir. Son, döllenmiş yumurtacığın yuva yapmasını kolaylaştıran progesteron hormonunun üretimini uyaran özel hormonlarla annede olduğu kadar çocukta da bulaşıcı hastalıkları önleyen globülin denilen maddeler oluşturur. Anne kanı dölütün kanına karışmaz. Son bir filtre görevi görür; bakterilerin büyük bir kısmını tutar ama virüsler üzerinde etkisi yoktur. Bu nedenle, anne grip ya da kızamıkçık gibi virüs hastalıklarına yakalanırsa bunlar çocuğa geçebilir. Anneyi tedavi etmek için verilen penisilin ve sülfamitler plasentadan geçtiği için çocuk da bu arada tedavi edilmiş olur. Son, nikotin, alkollü içkiler bazı uyuşturucu ilâçlar, zehirli besin ler gibi maddeleri süzmediği için, bu maddeler çocuğu tehlikeye sokabilir. Bu nedenle, gebe kadınların sigara kullanmamaları, alkollü içki içmemeleri ve doktor tarafından verilmemiş olan bir ilâcı almamaları gerekir. Dölyatağı dışında yaşayabileceği ana, yani doğana dek, yeni varlığın yaşayabilmesi için gerekli olan koşulları doğa böylelikle sağlar. Döllenen yumurtacığın çekirdeğinde, çocuğun organlarını
oluşturacak çeşitli dokular ayrımlaşmağa başlar.
[More]
oluşturacak çeşitli dokular ayrımlaşmağa başlar.
Gebe kaldığını anlayan bir kadının, kadın hastalıkları doktoruna sorduğu ilk soru "çocuğum ne zaman doğacak" olmaktadır. Kuramsal olarak gebelik 280 gün sürer. Gebeliğin başlangıcı görülmeyen âdetten önceki 16 -12 gün arasındaki yumurtlama devresidir. Ancak bu hesaplamanın, çok yaklaşık bir bilgi vermeden öteye gitmediğini de hatırlatmakta yarar vardır. Tartışma kabul etmez kesinlikte bir doğum tarihi saptamak olanaksızdır. Bunun nedeni de, gebeliğin başlangıç tarihinin kesin olmamasıdır. Genç kadın genellikle son âdetin tarihinden yola çıkar. Oysa, gebelik başlamış olduğu halde, bir ya da iki ay boyunca, âdet görme tarihinde kanama görülebilir. Bu "yalancı âdet görmeler" anneyi yanıltabilir. Yumurtlamanın normalden daha değişik bir tarihte gerçekleşmesi de mümkündür. Gebelik süresinin, kadının âdet çevriminin uzun luğuyle sıkıca bağlantılı olduğu da sanılmaktadır. Âdet çevrimi uzunsa, gebelik dönemi de uzun olmaktadır. İki âdet arasında 22 - 28 günlük ara varsa gebelik yaklaşık olarak 270 gün, bu fark 30 - 35 gün ise gebelik yaklaşık olarak 288 gün sürmektedir. Günümüzde, çocuğun erken doğumu halinde, endişelenmek için hiç bir neden yoktur. Altıncı ayın bitiminden sonra doğan bebekler kuvözler ve iyi bakım sayesinde birkaç haftada, zamanında doğan çocukların boyuna ve kilosuna ulaşmaktadırlar. Buna karşılık gebelik
süresini geçirmemek çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Gebelik süresi bittiği halde doğum olmamışsa, bazı güçlükler başgösterebilir. Gelişmeğe devam eden dölütün boyutları doğumu güçleştirebilir; ayrıca son (plasenta) eskimeye başladığından dö-lütü yeterince besleyemez. Cölüt böylece ağırlık ve direncini yitirerek, henüz dölyatağının içindeyken ya da doğar doğmaz ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelir, işte bu yüzden, geç doğan bebekler genellikle buruşuk yüzlü olurlar. Doktor uzayan bir gebelik durumunda, dölütün sağlık durumunu öğrenmek için dölyatağı sıvısını incelemek ister. Çok kolay bir müdahale ile dölyatağından alınan bu sıvının laboratuvarda incelenmesine amnioskopi denir. Bu inceleme sonucunda, sıvıda bazı bozukluklar görülürse, dölyatağında kasılmalar uyandıran bir hormon iğnesi yapılarak doğum hızlandırılır. Amnioskopiye girişmeden önce, doktorun, doğum için tahmin edilen tarihi bilmesi gerekir. Anne, gebe kaldığı tarihi bildirerek bu konuda doktora yardımcı olur. Gebe kadın, özellikle son âdetin özelliklerini belirtir. Son âdetin eski âdetlerden değişik olması, daha az olması "yalancı âdet görme" olasılığını akla getirir. Böyle bir durumda, gebelik sanıldığından bir ay önce başlamıştır.
Bir başka ölçü de, annenin dölütün ilk kıpırdanışlarını duymağa başladığı tarihtir.
[More]
süresini geçirmemek çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Gebelik süresi bittiği halde doğum olmamışsa, bazı güçlükler başgösterebilir. Gelişmeğe devam eden dölütün boyutları doğumu güçleştirebilir; ayrıca son (plasenta) eskimeye başladığından dö-lütü yeterince besleyemez. Cölüt böylece ağırlık ve direncini yitirerek, henüz dölyatağının içindeyken ya da doğar doğmaz ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelir, işte bu yüzden, geç doğan bebekler genellikle buruşuk yüzlü olurlar. Doktor uzayan bir gebelik durumunda, dölütün sağlık durumunu öğrenmek için dölyatağı sıvısını incelemek ister. Çok kolay bir müdahale ile dölyatağından alınan bu sıvının laboratuvarda incelenmesine amnioskopi denir. Bu inceleme sonucunda, sıvıda bazı bozukluklar görülürse, dölyatağında kasılmalar uyandıran bir hormon iğnesi yapılarak doğum hızlandırılır. Amnioskopiye girişmeden önce, doktorun, doğum için tahmin edilen tarihi bilmesi gerekir. Anne, gebe kaldığı tarihi bildirerek bu konuda doktora yardımcı olur. Gebe kadın, özellikle son âdetin özelliklerini belirtir. Son âdetin eski âdetlerden değişik olması, daha az olması "yalancı âdet görme" olasılığını akla getirir. Böyle bir durumda, gebelik sanıldığından bir ay önce başlamıştır.
Bir başka ölçü de, annenin dölütün ilk kıpırdanışlarını duymağa başladığı tarihtir.
DOKTOR YÖNETİMİNDE NORMAL DOĞUM
Daha önce de görüldüğü gibi, normal doğum sırasında doktor, zaman zaman müdahale ederek dölyatağının kasılmalarını hızlandırmakta, daha etkin kılmaktadır. Bu müdahale, genellikle, "ositosik" adı verilen hormonların ağız ya da damarlar yoluyle vücuda verilmesine dayanır.
Doktorların dölyatağı tembelliği diye adlandırdıkları ve dölyatağı kasılmalarının kendi kendine başlayamadığı gebelik durumlarında da, doğum işlemine başlıyabilmek için aynı yönteme başvurularak vücuda hormon verilir. Verile-34
cek hormonların dozu hastaya göre değişir; dozu ancak doktor ayarlayabilir. Verilen her türlü ilâcın dozu çok önemlidir; bu doz, yaratacağı etkiler düşünülerek titizlikle saptanır. Örneğin, aşırı miktarda verilecek hormon dölyatağının, düzenli gevşemeler yapmasına izin vermeyerek sürekli olarak kasılma durumunda kalmasına, dolayısıyle çocuğun acı çekmesine belki de ölmesine yol açar.
Dölyatağı kasları kasılıp gevşemeye daha az alışık olan yeni annelerde hormon verme işlemi daha tehlikeli bir durum gösterir. Bu yüzden de, ilk kez doğum yapan bir kadın, doktorundan doğum iş-
leminin süresini olabildiği kadar kısaltmasını istediğinde, ondan sabırlı olması, dayanması gerektiği cevabını alacak veya doktor sezaryen ameliyatını tercih edecektir.
Sonuç olarak, sezaryenin doğum acılarını ortadan kaldırmadığı yalnız doğum süresini kısalttığı görülmektedir. Bu arada bir de doktora, duruma her an tam anlamıyla egemen olabilme olanağı vermektedir.
[More]
Daha önce de görüldüğü gibi, normal doğum sırasında doktor, zaman zaman müdahale ederek dölyatağının kasılmalarını hızlandırmakta, daha etkin kılmaktadır. Bu müdahale, genellikle, "ositosik" adı verilen hormonların ağız ya da damarlar yoluyle vücuda verilmesine dayanır.
Doktorların dölyatağı tembelliği diye adlandırdıkları ve dölyatağı kasılmalarının kendi kendine başlayamadığı gebelik durumlarında da, doğum işlemine başlıyabilmek için aynı yönteme başvurularak vücuda hormon verilir. Verile-34
cek hormonların dozu hastaya göre değişir; dozu ancak doktor ayarlayabilir. Verilen her türlü ilâcın dozu çok önemlidir; bu doz, yaratacağı etkiler düşünülerek titizlikle saptanır. Örneğin, aşırı miktarda verilecek hormon dölyatağının, düzenli gevşemeler yapmasına izin vermeyerek sürekli olarak kasılma durumunda kalmasına, dolayısıyle çocuğun acı çekmesine belki de ölmesine yol açar.
Dölyatağı kasları kasılıp gevşemeye daha az alışık olan yeni annelerde hormon verme işlemi daha tehlikeli bir durum gösterir. Bu yüzden de, ilk kez doğum yapan bir kadın, doktorundan doğum iş-
leminin süresini olabildiği kadar kısaltmasını istediğinde, ondan sabırlı olması, dayanması gerektiği cevabını alacak veya doktor sezaryen ameliyatını tercih edecektir.
Sonuç olarak, sezaryenin doğum acılarını ortadan kaldırmadığı yalnız doğum süresini kısalttığı görülmektedir. Bu arada bir de doktora, duruma her an tam anlamıyla egemen olabilme olanağı vermektedir.
SEZARYEN AMELİYATI
Günümüzde bazı doktorların, sezaryen ameliyatım büyük bir ustalık ve kolay-
lıkla uyguladıkları bir gerçektir. Bu ameliyata gösterilen geniş ilginin nedenini çoğu kadınların ağrısız ya da norrnal olsun, doğumun sıkıntı ve yorgunluğundan kaçmak istemelerinde aramak gerekir.
Bu gerekçe ile başvurulan sezaryen ame liyatlarına "gereksiz sezaryen" demek yerinde olur. Bu ameliyatlar hem çok fazla masraf gerektirir, hem de doğa kanunlarını zorlamak istemeyen birçok doktorun anlayışına ters düşer. Sezaryenin, annenin vücut yapısına bağlı nedenleri: Bazen, annenin kalçaları ile dölyatağı arasındaki oransızlık sezaryen ameliyatını gerektiren bir neden olabilir. Bu sorun yalnız kalçaların dar veya basık olmasına değil, fakat çocuk kafasının büyüklüğüne de bağlıdır. Çok kere, daha gebeliğin başlangıcında yapılacak dikkatli bir inceleme, doktora, geleceğin annesinin mutlaka sezaryen uygulamasına ihtiyacı olduğu kanısını verebilir, öte yandan,' bazı kadınlar üzerinde yapilacak radyolojik bir ince-
leme, kalçalar çok normal olduğu halde, çocuğun kafasının aşırı büyük olduğu gerçeğini ortaya çıkarırsa yine sezaryene başvurulur. Sezaryen ameliyatını gerektirecek yapısal nedenlere bir de, çocuğun dölyatağı içindeki duruşunun anormal olması eklenebilir, önceleri elle yapılan müdahalelerle düzeltilmeye çalışılan bu durumlarda günümüzde artık sezaryen yöntemi uygulanmaktadır.
Sezaryenin, çocuğun sağlığı ile ilgili nedenleri: Doğum uzmanı yapacağı titiz bir inceleme sonucunda çocuğun, dölyatağı içinde, sağlığı yönünden tehlikeli bir durumda bulunduğunu saptarsa, uzun doğum işlemine girişmek yerine sezaryen ameliyatına başvurarak doğumu bir an önce gerçekleştirmeye karar verebilir.
Sezaryenin annenin sağlığı ile ilgili nedenleri: Kalp yetmezliği veya birtakım başka hastalıklar bulunması nedeniyle anne normal doğum işlemine dayanamayacak durumda ise sezaryene başvurmak yerinde olacaktır, örneğin, şeker hastalarına genellikle sezaryenle doğum yöntemi uygulanır ve böylece hem doğum sırasındaki aksaklıkların önlenmesi, hem de bu hastaların hemen hepsinin çok büyük çocuklar doğurduğu bilindiğinden, bunun yolaçacağı sakıncaların giderilmesi sağlanır. Kısacası'normal doğumun sağlık yönünden tehlikeler gösterdiği durumlarda, bir yandan doğumu gerçekleştirmek, bir yandan da doğum sırasındaki güçlükleri ortadan kaldırmak amacıyle sezaryen uygulanır.
[More]
Günümüzde bazı doktorların, sezaryen ameliyatım büyük bir ustalık ve kolay-
lıkla uyguladıkları bir gerçektir. Bu ameliyata gösterilen geniş ilginin nedenini çoğu kadınların ağrısız ya da norrnal olsun, doğumun sıkıntı ve yorgunluğundan kaçmak istemelerinde aramak gerekir.
Bu gerekçe ile başvurulan sezaryen ame liyatlarına "gereksiz sezaryen" demek yerinde olur. Bu ameliyatlar hem çok fazla masraf gerektirir, hem de doğa kanunlarını zorlamak istemeyen birçok doktorun anlayışına ters düşer. Sezaryenin, annenin vücut yapısına bağlı nedenleri: Bazen, annenin kalçaları ile dölyatağı arasındaki oransızlık sezaryen ameliyatını gerektiren bir neden olabilir. Bu sorun yalnız kalçaların dar veya basık olmasına değil, fakat çocuk kafasının büyüklüğüne de bağlıdır. Çok kere, daha gebeliğin başlangıcında yapılacak dikkatli bir inceleme, doktora, geleceğin annesinin mutlaka sezaryen uygulamasına ihtiyacı olduğu kanısını verebilir, öte yandan,' bazı kadınlar üzerinde yapilacak radyolojik bir ince-
leme, kalçalar çok normal olduğu halde, çocuğun kafasının aşırı büyük olduğu gerçeğini ortaya çıkarırsa yine sezaryene başvurulur. Sezaryen ameliyatını gerektirecek yapısal nedenlere bir de, çocuğun dölyatağı içindeki duruşunun anormal olması eklenebilir, önceleri elle yapılan müdahalelerle düzeltilmeye çalışılan bu durumlarda günümüzde artık sezaryen yöntemi uygulanmaktadır.
Sezaryenin, çocuğun sağlığı ile ilgili nedenleri: Doğum uzmanı yapacağı titiz bir inceleme sonucunda çocuğun, dölyatağı içinde, sağlığı yönünden tehlikeli bir durumda bulunduğunu saptarsa, uzun doğum işlemine girişmek yerine sezaryen ameliyatına başvurarak doğumu bir an önce gerçekleştirmeye karar verebilir.
Sezaryenin annenin sağlığı ile ilgili nedenleri: Kalp yetmezliği veya birtakım başka hastalıklar bulunması nedeniyle anne normal doğum işlemine dayanamayacak durumda ise sezaryene başvurmak yerinde olacaktır, örneğin, şeker hastalarına genellikle sezaryenle doğum yöntemi uygulanır ve böylece hem doğum sırasındaki aksaklıkların önlenmesi, hem de bu hastaların hemen hepsinin çok büyük çocuklar doğurduğu bilindiğinden, bunun yolaçacağı sakıncaların giderilmesi sağlanır. Kısacası'normal doğumun sağlık yönünden tehlikeler gösterdiği durumlarda, bir yandan doğumu gerçekleştirmek, bir yandan da doğum sırasındaki güçlükleri ortadan kaldırmak amacıyle sezaryen uygulanır.
Son aşama
Bebeğe yukarıda anlatılan işlemler uy-gulanı'rkcn. anne, doğum yatağında doğumun son aşamasını yani artık hiç bir görevi kalmayan çocuk sonunun dışarı atılmasını beklemektedir. Dölyatağı birkaç hafif kasılma daha yaparak bunu da dışarı atar.
Bundan sonra, annenin genel bir titreme geçirmesi normaldir; bu endişe yaratmamalıdır. Bu titreme, çocuk sonunun dışarı çıkması sırasında, amnios ke-sesindeki sıvıdan bir miktarının, annenin kanına karışması sonucu meydana gelir. Doktor, çocuk sonunun tamamen dışarı atıldığı, hiç bir yangılanma olasılığı kalmadığı kanısına varıp gerekli son işlemleri tamamlayınca kadın doğum-haneden çıkarılıp yeniden yatağına götürülür.
Harcadığı büyük çaba nedeniyle anne öylesine yorgundur ki, aylardır karnında taşıdığı çocuğunu dünyaya getirmenin mutluluğunu bile tadacak hali yoktur. Kendini dinlenmeye bırakır.
[More]
Bebeğe yukarıda anlatılan işlemler uy-gulanı'rkcn. anne, doğum yatağında doğumun son aşamasını yani artık hiç bir görevi kalmayan çocuk sonunun dışarı atılmasını beklemektedir. Dölyatağı birkaç hafif kasılma daha yaparak bunu da dışarı atar.
Bundan sonra, annenin genel bir titreme geçirmesi normaldir; bu endişe yaratmamalıdır. Bu titreme, çocuk sonunun dışarı çıkması sırasında, amnios ke-sesindeki sıvıdan bir miktarının, annenin kanına karışması sonucu meydana gelir. Doktor, çocuk sonunun tamamen dışarı atıldığı, hiç bir yangılanma olasılığı kalmadığı kanısına varıp gerekli son işlemleri tamamlayınca kadın doğum-haneden çıkarılıp yeniden yatağına götürülür.
Harcadığı büyük çaba nedeniyle anne öylesine yorgundur ki, aylardır karnında taşıdığı çocuğunu dünyaya getirmenin mutluluğunu bile tadacak hali yoktur. Kendini dinlenmeye bırakır.
Çocuğun dışarı atılması
Dışarı atılma aşaması dölyatağı ağzının yeteri kadar genişlediği, yani aşağı yukarı on santimetreyi, (yeni doğan bir çocuğun kafatası çapına eşit bir genişliği) bulduğu anda başlar. Bu aşamada, kadın içten gelen bir kilimle dölyatağındaki çocuğun dışarı çıkarılması gereğini duyar ve böylece kasılmalara yardımcı olur. Kadının, doğum olayının sonuna yaklaşıldığı bu evredeki hareketleri artık gerçek bir itme niteliğini kazanmıştır. Bu durumda kadının do-ğumhaneye alınarak daha rahat edeceği doğum masasına yatırılması gerekir, işte bu andan itibaren, anneden bütün dikkatini toplaması ve doktorlarla tam bir işbirliği yapması istenir. Kadın, apış arası kaslarını düzenli ve uygun bir tempoda kasıp gevşetebilmeyi başarırsa ve önceden öğrendiği solunum biçimlerini rahatlıkla uygulayabilirse, çocuğunun doğumunu çok kolaylaştırır. Kadın bir itme yapacağı zaman, derin bir soluk alarak akciğerlerine hava doldurur ve diyaframın aşağı kayarak dölyatağı üzerine baskı yapmasını sağlamak için soluğunu tutarak karın kaslarını bütün gücüyle kasıp yirmi saniye kadar öne doğru itmeye çalışır. Sonra, karın kaslarının bu gergin durumunu bozmadan ve itme işlemine yeni bir güçle devam edebilmek için hızla soluk verir ve yeniden alır. Dölyatağındaki kasılma sona erdiğinde anne normal solunumuna döner.
Doğum sırasında, çocuğun kafasının dölyolu kanalından rahatça geçmesi, yırtılmalara yol açmaması için apış arası ve kalça kaslarını mümkün olduğu kadar gevşek tutarak itme hareketlerini yapabilmeye alışmak gerekir. Kasların serbest bırakılarak rahatlatılmasının ve doğuma hazırlayıcı jimnastik hareketlerinin üzerinde ısrarla durularak durmadan tekrarlanmasının önemi işte burada ortaya çıkmaktadır. Bu arada, derin soluk alabilme alışkanlığının, gün ışığını görene kadar epeyce sıkıntı çeken çocuğa da çok yararlı olacağını ve onun daha sağlıklı bir görünümde ve daha canlı doğmasını sağlayacağını unutmamak gerekir.
Çocuğun dışarı itilmesi aşamasında doktor ve ebe sürekli olarak annenin yanında olurlar ve anne de onların direktiflerine göre, yapacağı itmelerin şiddetini
32
ayarlar. Örneğin, çocuğun kafası dışarı çıkarken herhangi bir güçlük ya da terslikle karşılaşılmaması için anneden daha yavaş itmesi istenebilir. Bu durumda, anne, akciğerlerine ve dolayısıyle çocuğuna mümkün olduğu kadar bol miktarda oksijen sağlayabilmek için göğüs kafesini ve karnını şişirerek derin bir soluk almalıdır.
Önceleri birkaç dakika ara ile meydana gelen kasılmalar, daha sonra gittikçe sık-laşır; öte yandan her kasılmanın süresi gittikçe artarak bir veya bir buçuk dakikaya kadar ulaşır.
Kadının, dölyatağının genişleme aşaması boyunca kendini çok iyi denetleyebilmesi gerekir. Bu ise, yalnız çeşitli solunum biçimlerini öğrenmekle yetinmeyip, öğrenilenleri uzun süre çalışmak ve yinelemekle mümkün olabilir. Solunum biçimleri üzerindeki çalışmalar yanında vücudu gevşetme, gevşek tutabilme konusundaki alışkanlık da doğum yapacak annenin iki kasılma süresi arasında kendini rahatlatmasını ve gücünü toplamasını sağlayacaktır.
Kasılmaların yaklaştığını hisseden kadının bunları dikkatle denetlemesi gerekir. Bu denetim, sakin ve yarı karanlık bir yerde çok daha kolay yapılabilir. Dölyatağındaki kasılmaların etkisiyle çocuğu saran koruyucu amnios kesesi yırtılacaktır. içinde özel bir sıvı bulunan bu kese çok dayanıklı çıkar ve kendi kendine yırtılmazsa, doktor bu işi yapay olarak gerçekleştirir. Bu işlem hiç bir acı vermediği gibi tersine doğum olayını çabuklaştırır.
Kadının dölyatağının genişleme aşamasını kısaltmak için yapabileceği hiç bir şey yoktur. Ancak, yukarıda da görüldüğü gibi, uygunsuz hareketlerle dölyatağının sıkışmasına engel olup, onun düzenli bir şekilde kasılmasına olanak sağlayarak genişlemenin en yüksek noktasına, yani çocuğun kafasının geçmesine uygun duruma gelmesine dolaylı bir yardımda bulunabilir.
Bu arada, dölyatağındaki kasılmaların yeteri kadar etkili olmadığı durumlarda, doktor sentetik hormonlardan hazırlanmış bir karışımı damardan şırınga ederek dölyatağı kasılmalarını arttırır. Böylece kasılmaların temposu ve şiddeti arttırılarak genişleme aşaması kısaltılmış olur. Yalnız anne kendine söylenen her şeye tam olarak uysa bile genellikle ilk doğumda yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumlarda yırtılmayı önleyerek çocuğun çıkmasını kolaylaştırmak için dölyolunun ve apış arası kaslarının, doktor tarafından hafifçe yarılması anlamına gelen "episiyotomi" yöntemi uygulanır. Üzerinde yarılma işlemi yapılacak dokular o anda son derecede geril-
miş olacaklarından doktorun bu müdahalesi genellikle hiç acı vermez ve bu yüzden, çok büyük bir kesme yapılmayacaksa uyuşturmaya bile başvurulmaz. Doğumdan sonra, bisturi ile kesilen yerin dikilmesi , zorlamadan ötürü meydana gelecek yırtılmaların tedavisinden çok daha kolaydır ve ilerisi için hiç bir sakıncası yoktur.
Doğum sırasında, bebeğin önce ensesi görünür, sonra kafası birden yukarı doğru kalkarak alın ve yüzü ortaya çıkarır. Bu arada, annenin yanında bulunan doktor ve ebe ona itmelerin şiddetini azaltarak çocuğun omuzlarının ve tüm vücudunun fazla zorluk çekmeden dışarı çıkmasına yardımcı olmasını bir kez daha hatırlatırlar.
Kısa bir süre sonra, anne çocuğunun erkek mi, kız mı, sarışın mı yoksa esmer mi olduğunu öğrenecek, sesini duyacaktır. Bu ses dünyamızın yeni küçük misafirinin ilk özgür hareketini yaptığını, soluk aldığını belirtir. Artık, göbek bağının yardımıyle annesinden oksijen almasına gerek kalmamıştır. Bu nedenle giderek canlılığını yitiren bu bağ önce düğümlenir sonra bebeğin karnının iki santimetre kadar önünden kesilir. Son olarak, bir,hemşire, çocuğun ağzındaki, burnundaki sümüksü maddeyi temizler. Herhangi bir yangılanmayı önlemek için gözlerini dezenfekte eder. Bebeği tartar ve yıkar. Etiketinin üzerine numarası ya da anne ile babanın önceden kararlaştırdıkları adı yazılarak beşiğine yatırılan bebek topluma katılmıştır artık.
[More]
Dışarı atılma aşaması dölyatağı ağzının yeteri kadar genişlediği, yani aşağı yukarı on santimetreyi, (yeni doğan bir çocuğun kafatası çapına eşit bir genişliği) bulduğu anda başlar. Bu aşamada, kadın içten gelen bir kilimle dölyatağındaki çocuğun dışarı çıkarılması gereğini duyar ve böylece kasılmalara yardımcı olur. Kadının, doğum olayının sonuna yaklaşıldığı bu evredeki hareketleri artık gerçek bir itme niteliğini kazanmıştır. Bu durumda kadının do-ğumhaneye alınarak daha rahat edeceği doğum masasına yatırılması gerekir, işte bu andan itibaren, anneden bütün dikkatini toplaması ve doktorlarla tam bir işbirliği yapması istenir. Kadın, apış arası kaslarını düzenli ve uygun bir tempoda kasıp gevşetebilmeyi başarırsa ve önceden öğrendiği solunum biçimlerini rahatlıkla uygulayabilirse, çocuğunun doğumunu çok kolaylaştırır. Kadın bir itme yapacağı zaman, derin bir soluk alarak akciğerlerine hava doldurur ve diyaframın aşağı kayarak dölyatağı üzerine baskı yapmasını sağlamak için soluğunu tutarak karın kaslarını bütün gücüyle kasıp yirmi saniye kadar öne doğru itmeye çalışır. Sonra, karın kaslarının bu gergin durumunu bozmadan ve itme işlemine yeni bir güçle devam edebilmek için hızla soluk verir ve yeniden alır. Dölyatağındaki kasılma sona erdiğinde anne normal solunumuna döner.
Doğum sırasında, çocuğun kafasının dölyolu kanalından rahatça geçmesi, yırtılmalara yol açmaması için apış arası ve kalça kaslarını mümkün olduğu kadar gevşek tutarak itme hareketlerini yapabilmeye alışmak gerekir. Kasların serbest bırakılarak rahatlatılmasının ve doğuma hazırlayıcı jimnastik hareketlerinin üzerinde ısrarla durularak durmadan tekrarlanmasının önemi işte burada ortaya çıkmaktadır. Bu arada, derin soluk alabilme alışkanlığının, gün ışığını görene kadar epeyce sıkıntı çeken çocuğa da çok yararlı olacağını ve onun daha sağlıklı bir görünümde ve daha canlı doğmasını sağlayacağını unutmamak gerekir.
Çocuğun dışarı itilmesi aşamasında doktor ve ebe sürekli olarak annenin yanında olurlar ve anne de onların direktiflerine göre, yapacağı itmelerin şiddetini
32
ayarlar. Örneğin, çocuğun kafası dışarı çıkarken herhangi bir güçlük ya da terslikle karşılaşılmaması için anneden daha yavaş itmesi istenebilir. Bu durumda, anne, akciğerlerine ve dolayısıyle çocuğuna mümkün olduğu kadar bol miktarda oksijen sağlayabilmek için göğüs kafesini ve karnını şişirerek derin bir soluk almalıdır.
Önceleri birkaç dakika ara ile meydana gelen kasılmalar, daha sonra gittikçe sık-laşır; öte yandan her kasılmanın süresi gittikçe artarak bir veya bir buçuk dakikaya kadar ulaşır.
Kadının, dölyatağının genişleme aşaması boyunca kendini çok iyi denetleyebilmesi gerekir. Bu ise, yalnız çeşitli solunum biçimlerini öğrenmekle yetinmeyip, öğrenilenleri uzun süre çalışmak ve yinelemekle mümkün olabilir. Solunum biçimleri üzerindeki çalışmalar yanında vücudu gevşetme, gevşek tutabilme konusundaki alışkanlık da doğum yapacak annenin iki kasılma süresi arasında kendini rahatlatmasını ve gücünü toplamasını sağlayacaktır.
Kasılmaların yaklaştığını hisseden kadının bunları dikkatle denetlemesi gerekir. Bu denetim, sakin ve yarı karanlık bir yerde çok daha kolay yapılabilir. Dölyatağındaki kasılmaların etkisiyle çocuğu saran koruyucu amnios kesesi yırtılacaktır. içinde özel bir sıvı bulunan bu kese çok dayanıklı çıkar ve kendi kendine yırtılmazsa, doktor bu işi yapay olarak gerçekleştirir. Bu işlem hiç bir acı vermediği gibi tersine doğum olayını çabuklaştırır.
Kadının dölyatağının genişleme aşamasını kısaltmak için yapabileceği hiç bir şey yoktur. Ancak, yukarıda da görüldüğü gibi, uygunsuz hareketlerle dölyatağının sıkışmasına engel olup, onun düzenli bir şekilde kasılmasına olanak sağlayarak genişlemenin en yüksek noktasına, yani çocuğun kafasının geçmesine uygun duruma gelmesine dolaylı bir yardımda bulunabilir.
Bu arada, dölyatağındaki kasılmaların yeteri kadar etkili olmadığı durumlarda, doktor sentetik hormonlardan hazırlanmış bir karışımı damardan şırınga ederek dölyatağı kasılmalarını arttırır. Böylece kasılmaların temposu ve şiddeti arttırılarak genişleme aşaması kısaltılmış olur. Yalnız anne kendine söylenen her şeye tam olarak uysa bile genellikle ilk doğumda yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumlarda yırtılmayı önleyerek çocuğun çıkmasını kolaylaştırmak için dölyolunun ve apış arası kaslarının, doktor tarafından hafifçe yarılması anlamına gelen "episiyotomi" yöntemi uygulanır. Üzerinde yarılma işlemi yapılacak dokular o anda son derecede geril-
miş olacaklarından doktorun bu müdahalesi genellikle hiç acı vermez ve bu yüzden, çok büyük bir kesme yapılmayacaksa uyuşturmaya bile başvurulmaz. Doğumdan sonra, bisturi ile kesilen yerin dikilmesi , zorlamadan ötürü meydana gelecek yırtılmaların tedavisinden çok daha kolaydır ve ilerisi için hiç bir sakıncası yoktur.
Doğum sırasında, bebeğin önce ensesi görünür, sonra kafası birden yukarı doğru kalkarak alın ve yüzü ortaya çıkarır. Bu arada, annenin yanında bulunan doktor ve ebe ona itmelerin şiddetini azaltarak çocuğun omuzlarının ve tüm vücudunun fazla zorluk çekmeden dışarı çıkmasına yardımcı olmasını bir kez daha hatırlatırlar.
Kısa bir süre sonra, anne çocuğunun erkek mi, kız mı, sarışın mı yoksa esmer mi olduğunu öğrenecek, sesini duyacaktır. Bu ses dünyamızın yeni küçük misafirinin ilk özgür hareketini yaptığını, soluk aldığını belirtir. Artık, göbek bağının yardımıyle annesinden oksijen almasına gerek kalmamıştır. Bu nedenle giderek canlılığını yitiren bu bağ önce düğümlenir sonra bebeğin karnının iki santimetre kadar önünden kesilir. Son olarak, bir,hemşire, çocuğun ağzındaki, burnundaki sümüksü maddeyi temizler. Herhangi bir yangılanmayı önlemek için gözlerini dezenfekte eder. Bebeği tartar ve yıkar. Etiketinin üzerine numarası ya da anne ile babanın önceden kararlaştırdıkları adı yazılarak beşiğine yatırılan bebek topluma katılmıştır artık.
Gebeliğin dokuzuncu ayında çocuk çok büyümüştür; artık dölyatağı boşluğunda rahat hareket edemez. Kıpırdanışları azalır, hareketleri eski canlılığını kaybeder. Kafası dölyatağı ağzına doğru sarkarak ,çıkışa hazır duruma gelir. Bu arada dölyatağının alt bölümü de dört beş santimetre kadar alçalmış ve böylece anne biraz rahatlayarak daha kolay soluk alabilme olanağını bulmuştur. Yine bu sıralarda progesteron hormonu üretimindeki yeni ayarlama dola-yısıyle annenin genel dengesi değişim geçirmektedir.
Kısacası, organizma herşeyi ile doğuma hazırlanmaktadır. Dölyatağı çocuk çıkarken karşı karşıya kalacağı kasılmalara hazırlanıyormuşçasına, ya da bu kasılmaların denemesini yapıyormuşcası-na sertleşir. Dölyatağı çevresinde oluşan bu sertlikler anneye acıdan çok genel bir rahatsızlık verir. Hatta bu durum yürüyüşler sırasında belirginleştiğinden kadını bir süre durmak zorunda bırakır. Bazen, anne, böbreklerinde ve karnında, âdet görme zamanındaki ağrılara benzeyen şiddetli kramplar duyar. Ancak bunlar geçicidir. Doğumdan yirmi dört saat önce, içinde kan damlacıkları bulunan bir akıntı gel-
meye başlar. Bu akıntı, dölyatağının çıkış deliğini örtmekte olan bir çeşit tıpanın ilk kasılma hareketlerinin etkisi ile yerinden oynayarak dışarıya atılması biçiminde yorumlanabilir. Bu anlatılanların doğumun başlangıcı olmayıp, sadece ön belirtileri olduğunu annenin çok iyi bilmesi ve gereksiz telâş ve şaşkınlığa kapıimaması gerekir. Kadının doğumdan önce ve doğum sırasında çok sakin ve rahat olması doğumun rahat geçmesi için gerçekten çok önemlidir.
[More]
Kısacası, organizma herşeyi ile doğuma hazırlanmaktadır. Dölyatağı çocuk çıkarken karşı karşıya kalacağı kasılmalara hazırlanıyormuşçasına, ya da bu kasılmaların denemesini yapıyormuşcası-na sertleşir. Dölyatağı çevresinde oluşan bu sertlikler anneye acıdan çok genel bir rahatsızlık verir. Hatta bu durum yürüyüşler sırasında belirginleştiğinden kadını bir süre durmak zorunda bırakır. Bazen, anne, böbreklerinde ve karnında, âdet görme zamanındaki ağrılara benzeyen şiddetli kramplar duyar. Ancak bunlar geçicidir. Doğumdan yirmi dört saat önce, içinde kan damlacıkları bulunan bir akıntı gel-
meye başlar. Bu akıntı, dölyatağının çıkış deliğini örtmekte olan bir çeşit tıpanın ilk kasılma hareketlerinin etkisi ile yerinden oynayarak dışarıya atılması biçiminde yorumlanabilir. Bu anlatılanların doğumun başlangıcı olmayıp, sadece ön belirtileri olduğunu annenin çok iyi bilmesi ve gereksiz telâş ve şaşkınlığa kapıimaması gerekir. Kadının doğumdan önce ve doğum sırasında çok sakin ve rahat olması doğumun rahat geçmesi için gerçekten çok önemlidir.
Yolculuklar
Bu konuda spor konusunda yaptığımız gözlemleri tekrarlayabiliriz. Uzun bir yolculuğa çıkmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda en hızlı ve en rahat araç uçaktır. Ancak, gebeliğinin sekizinci ayını doldurmuş yolcuları kabul etmeyen uçak şirketleri de vardır. Günümüzde tren ile otomobil arasında büyük bir fark kalmamıştır; önemli olan bir günde alınacak yol miktarının iyi ayarlanması-dır. Düzgün bir yolda günde 300 km.yol almanın sakıncası yoktur; ama eğer yol kötüyse, bu mesafeyi kısaltmak gereklidir. Gebe kadın tek başına yolculuğa çıkmışsa, yorulma nedenlerini azaltmağa çalışmalıdır, örneğin çanta ve valizlerini kendisi taşımamalı, bir başkasının taşımasını sağlamalıdır. Bu kurala uyulmayacak olursa, tehlikeli sakıncalar ortaya çıkabilir.
[More]
Bu konuda spor konusunda yaptığımız gözlemleri tekrarlayabiliriz. Uzun bir yolculuğa çıkmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda en hızlı ve en rahat araç uçaktır. Ancak, gebeliğinin sekizinci ayını doldurmuş yolcuları kabul etmeyen uçak şirketleri de vardır. Günümüzde tren ile otomobil arasında büyük bir fark kalmamıştır; önemli olan bir günde alınacak yol miktarının iyi ayarlanması-dır. Düzgün bir yolda günde 300 km.yol almanın sakıncası yoktur; ama eğer yol kötüyse, bu mesafeyi kısaltmak gereklidir. Gebe kadın tek başına yolculuğa çıkmışsa, yorulma nedenlerini azaltmağa çalışmalıdır, örneğin çanta ve valizlerini kendisi taşımamalı, bir başkasının taşımasını sağlamalıdır. Bu kurala uyulmayacak olursa, tehlikeli sakıncalar ortaya çıkabilir.
Çatlaklar
Deri altında bulunan esnek lifler, karnın genişlemesi nedeniyle yırtılabilir ve deri üzerinde önceleri kırmızımtrak renktey-ken sonraları sedefli bir görünüm alan çizgiler meydana çıkar ve bir daha da kaybolmaz. Bu çiziklerin oluşmasını önlemek için kas kuvvetlendirici bir ilâçla masaj yapılırsa kan dolaşımı hızlandırılır; daha sonra, deri henüz çok gerilmeden, eczanelerde satılan özel kremler karın üzerine yedirilerek sürülür. Bir tedbir olarak, çok ağır yük taşımaktan kaçınmak da doğru olur. Jimnastik hareketleri de hem cildi kuvvetlendirir hem karın kaslarını güçlendirir. Göğüslerde de aynı türde çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek için karın için hazırlanmış besleyici kremle göğüslere masaj yapmanın iyi sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz.
[More]
Deri altında bulunan esnek lifler, karnın genişlemesi nedeniyle yırtılabilir ve deri üzerinde önceleri kırmızımtrak renktey-ken sonraları sedefli bir görünüm alan çizgiler meydana çıkar ve bir daha da kaybolmaz. Bu çiziklerin oluşmasını önlemek için kas kuvvetlendirici bir ilâçla masaj yapılırsa kan dolaşımı hızlandırılır; daha sonra, deri henüz çok gerilmeden, eczanelerde satılan özel kremler karın üzerine yedirilerek sürülür. Bir tedbir olarak, çok ağır yük taşımaktan kaçınmak da doğru olur. Jimnastik hareketleri de hem cildi kuvvetlendirir hem karın kaslarını güçlendirir. Göğüslerde de aynı türde çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek için karın için hazırlanmış besleyici kremle göğüslere masaj yapmanın iyi sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz.
Spor Düzenli olarak spor yapan bir kadın hâlâ bu sporu yapmağa devam etmek istiyor ve doktoru da buna karşı çıkmıyor-sa, gebelik nedeniyle alışkanlıklarını değiştirmesinin gereği yoktur. Ancak doğal olarak, büyük güç sarfetmekten ve kendini yormaktan kaçınacaktır. Gebelikte yapılması öğütlenen sporlar açık havada yürüyüş ve yüzmedir. Bu spor lar, uyumlu ve eksiksiz hareketlerle iyi oksijen almayı sağladığı gibi, aynı zamanda doğum sırasında büyük güç sarf-edecek olan kasları doğuma hazırlar. Kayak kayma, ata binme, motosiklet kullanma gibi sürekli olarak vücudu sarsan veya düşme olasılığı olan sporların yapılmasına izin verilmez. Buna karşılık gebe bir kadının bisiklete binmesinde hiçbir sakınca yoktur.
[More]
Varisler İkinci gebeliklerde, özellikle solda olmak üzere, bacaklarda, baldırlarda bazen de dölyolunda varisler meydana çıkabilir. Bunun nedeni, gebelikte salgılanan bir hormonun dokulardaki kan miktarını arttırması ve damarlı dokuların esnekliğini azaltmasıdır. Aslında bu olay kalıtsal bir nitelik gösterir. Genellikle, ilk gebelik dışında, dölyolu ve bacaklarda oluşan varisler doğumdan sonra kaybolur, ama ikinci bir gebelikte daha da belirli bir biçimde tekrar meydana çıkarlar. Ani sıcaklık değişiklikleri, bir ısı kaynağı çevresinde uzun süre kalma, ayakta durma, jartiyer takma, aşırı yorgunluk, damarların yönüne dikkat etmeksizin yapılan masajlar varisleri oluşturan etkenlerdendir. Bu durumda ayakların altına yastık koyarak uyumak, bacakları sık sık yüksekçe bir yere dayayarak dinlendirmek, engebeli arazilerde gezintiler yapmak, rahat ayakkabı ve ortopedik terlikler giymek kan dolaşımını kolaylaştırır.
[More]
Baş dönmeleri ve çarpıntılar
Baş dönmesi ve çarpıntı gibi çok kısa süreli sıkıntılar, gebe kadınları fazlasıy-le endişelendirir. Oysa bu olayların bayılmayla sonuçlandığı durumlara oldukça az rastlanmaktadır. Genellikle bu sıkıntılar, nörovejetatif sistemin gebeliğe özgü düzensizliklerinin sonucudur. Gebe kadın, başının döneceğini anladığı anda, bacakları hafifçe yüksekte olacak bir biçimde boylu boyunca uzanmalıdır, bu olayın sık sık tekrarlandığı durumlarda doktora danışmak gerekir. Doktor, genç kadına, yanından hiçbir zaman ayırmayacağı bir ilâç verir.
[More]
Baş dönmesi ve çarpıntı gibi çok kısa süreli sıkıntılar, gebe kadınları fazlasıy-le endişelendirir. Oysa bu olayların bayılmayla sonuçlandığı durumlara oldukça az rastlanmaktadır. Genellikle bu sıkıntılar, nörovejetatif sistemin gebeliğe özgü düzensizliklerinin sonucudur. Gebe kadın, başının döneceğini anladığı anda, bacakları hafifçe yüksekte olacak bir biçimde boylu boyunca uzanmalıdır, bu olayın sık sık tekrarlandığı durumlarda doktora danışmak gerekir. Doktor, genç kadına, yanından hiçbir zaman ayırmayacağı bir ilâç verir.
Uyku
Gebeliğin son aylarında uyku uyumak çok zorlaşır. Karnın altına küçük bir yastık koyarak yan yatış denendiğinde, rahat edildiği görülür. Ancak, çocuk için herhangi bir tehlike olmadığından istenen her biçimde yatmakta bir sakınca yoktur. Anne bebeğin varlığını duymağa başladıktan sonra genellikle daha kolay uyuyabilir. Ihlamur ya da papatya ketleri de hem cildi kuvvetlendirir hem karın kaslarını güçlendirir. Göğüslerde de aynı türde çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek için karın için hazırlanmış besleyici kremle göğüslere masaj yapmanın iyi sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz.
Göğüsler
Gebelikte göğüslerin hacmi büyük ölçüde artar. Daha gebelik başlangıcında, halelerin renginin koyulaşması, gebelik belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Göğüs bakımı konusunda, göğüsleri sıkıştırmayan özel bir sutyen takılması ve çatlakların oluşmasını önlemek için de besleyici bir kremle hafif hafif masaj yapılması doğru olur.
[More]
Gebelikte göğüslerin hacmi büyük ölçüde artar. Daha gebelik başlangıcında, halelerin renginin koyulaşması, gebelik belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Göğüs bakımı konusunda, göğüsleri sıkıştırmayan özel bir sutyen takılması ve çatlakların oluşmasını önlemek için de besleyici bir kremle hafif hafif masaj yapılması doğru olur.
Cinsel İlişkiler
Gebelik boyunca genellikle son haftalar dışında, cinsel ilişkilerden kaçınmanın hiçbir gereği yoktur. Gebelik ve cinsel ilişki,vbjrbiriyle hiçbir uyuşmazlık göstermeyen iki doğal olaydır; ancak bu arada, kadının da bu ilişkide bulunmağa istekli olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Ayrıca genç kadın düşük yapmağa eğilimliyse, gebe kalmamış olsaydı âdet görmesi gereken günlerde her türlü cinsel ilişkiden kaçınmağa dikkat etmelidir. Yapılan istatistikler, bu dönemde düşüklerin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır.
[More]
Gebelik boyunca genellikle son haftalar dışında, cinsel ilişkilerden kaçınmanın hiçbir gereği yoktur. Gebelik ve cinsel ilişki,vbjrbiriyle hiçbir uyuşmazlık göstermeyen iki doğal olaydır; ancak bu arada, kadının da bu ilişkide bulunmağa istekli olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Ayrıca genç kadın düşük yapmağa eğilimliyse, gebe kalmamış olsaydı âdet görmesi gereken günlerde her türlü cinsel ilişkiden kaçınmağa dikkat etmelidir. Yapılan istatistikler, bu dönemde düşüklerin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Tırnaklar
Gebelik boyunca, tırnaklar kalsiyum eksikliği nedeniyle daha çabuk kırılır. Organizma için gerekli kalsiyum, ilâçlarla ve özel bir rejimle sağlanır. Tırnaklar eczanelerde satılan özel güçlendiriciler veya renksiz iyot sürülerek kuvvetlendi-rilebilir. Tırnaklar kısaltılır ve yumuşak cam kâğıdından törpüyle yuvarlaklaştırılırsa kırılmazlar. Bu dönemde oje sürmemek gerekir.
[More]
Gebelik boyunca, tırnaklar kalsiyum eksikliği nedeniyle daha çabuk kırılır. Organizma için gerekli kalsiyum, ilâçlarla ve özel bir rejimle sağlanır. Tırnaklar eczanelerde satılan özel güçlendiriciler veya renksiz iyot sürülerek kuvvetlendi-rilebilir. Tırnaklar kısaltılır ve yumuşak cam kâğıdından törpüyle yuvarlaklaştırılırsa kırılmazlar. Bu dönemde oje sürmemek gerekir.
İlâçlar
Doktorun yasakladığı bir ilâcı kullanmaktan kesinlikle kaçınılacaktır. Ancak kadının daha rahat olması ve kendisini daha güvenlik içinde hissetmesi için yatıştırıcı bir ilâç, baş ağrıları için ağrı kesici etkisi olan bir ilâç ve bağırsak yumuşatıcı bir ilâç kullanılabilir; ancak bunlar doktor tarafından verilmelidir.Bu ilâçlar evde hazır olursa genç kadın zorluk çekmez. Antibiyotikler, sülfamit ler ve kortizonlu ,bazı ilâçlar konusunda söylenenlerde büyük abartmalar yapılmaktadır. Eskiden, gebe kadınlara bu tür ilâçları kullanmamaları konusunda uyarılarda-bulunulurdu; oysa, artık yeterli doz ve doktorun dikkatli denetimi altında bu tür ilâçların çocuğa hiç bir zararı olmadığı anlaşılmıştır.
[More]
Doktorun yasakladığı bir ilâcı kullanmaktan kesinlikle kaçınılacaktır. Ancak kadının daha rahat olması ve kendisini daha güvenlik içinde hissetmesi için yatıştırıcı bir ilâç, baş ağrıları için ağrı kesici etkisi olan bir ilâç ve bağırsak yumuşatıcı bir ilâç kullanılabilir; ancak bunlar doktor tarafından verilmelidir.Bu ilâçlar evde hazır olursa genç kadın zorluk çekmez. Antibiyotikler, sülfamit ler ve kortizonlu ,bazı ilâçlar konusunda söylenenlerde büyük abartmalar yapılmaktadır. Eskiden, gebe kadınlara bu tür ilâçları kullanmamaları konusunda uyarılarda-bulunulurdu; oysa, artık yeterli doz ve doktorun dikkatli denetimi altında bu tür ilâçların çocuğa hiç bir zararı olmadığı anlaşılmıştır.
Gebelik Maskesi
Gebeliğin 3-6 ayı arasında yüzde görülen koyu lekelere "gebelik maskesi" denir. Bu lekelerden endişe duymanın hiçbir gereği yoktur; çünkü çocuğun doğu-muyie kendiliğinden kaybolurlar. Lekeleri hafifletmek için, güzellik uzmanları tarafından hazırlanan çeşitli kremler vardır. Lekeler varken normal güzellik malzemesi kullanılmamalıdır; bunların içinde bulunan koku ve gebelerde sık sık rastlanan allerji böyle davranmayı gerektirir.
[More]
Gebeliğin 3-6 ayı arasında yüzde görülen koyu lekelere "gebelik maskesi" denir. Bu lekelerden endişe duymanın hiçbir gereği yoktur; çünkü çocuğun doğu-muyie kendiliğinden kaybolurlar. Lekeleri hafifletmek için, güzellik uzmanları tarafından hazırlanan çeşitli kremler vardır. Lekeler varken normal güzellik malzemesi kullanılmamalıdır; bunların içinde bulunan koku ve gebelerde sık sık rastlanan allerji böyle davranmayı gerektirir.
Röntgen
Gebelikte karın bölgesinin röntgeninin çekilmesi sakıncalıdır; bu nedenle de ancak röntgen çekilmesinin gerçekten zorunlu olduğu durumlarda bu yola baş vurulabilir, örneğin, ikiz bebek beklenip beklenmediğini veya bebeğin ana karnındaki duruş biçimini öğrenmek için bir filmin çekilmesi gerekebilir. Çocuğu röntgen ışınlarına hedef olmaktan uzak tutmak istenmesinin nedeni, ışınlardan zarar görmesini önlemektir. Gebeliğin ikinci haftası ile altıncı haftası arasındaki dönemde, dölüt ışınların etkisine daha çok uğrayabilir; sonraki dönemlerde bu tehlike gitgide azalmağa başlar. Röntgen ışınlarına hedef oiacak bölgenin de büyük önemi vardır. Bu bölge dölyatağı dolaylarında bulunuyorsa dölüt için tehlike var demektir ve ışın ayarının çok iyi hesaplanması gerekir.
[More]
Gebelikte karın bölgesinin röntgeninin çekilmesi sakıncalıdır; bu nedenle de ancak röntgen çekilmesinin gerçekten zorunlu olduğu durumlarda bu yola baş vurulabilir, örneğin, ikiz bebek beklenip beklenmediğini veya bebeğin ana karnındaki duruş biçimini öğrenmek için bir filmin çekilmesi gerekebilir. Çocuğu röntgen ışınlarına hedef olmaktan uzak tutmak istenmesinin nedeni, ışınlardan zarar görmesini önlemektir. Gebeliğin ikinci haftası ile altıncı haftası arasındaki dönemde, dölüt ışınların etkisine daha çok uğrayabilir; sonraki dönemlerde bu tehlike gitgide azalmağa başlar. Röntgen ışınlarına hedef oiacak bölgenin de büyük önemi vardır. Bu bölge dölyatağı dolaylarında bulunuyorsa dölüt için tehlike var demektir ve ışın ayarının çok iyi hesaplanması gerekir.
Basur memeleri anus damarlarının genişlemesinden ileri gelir. Gebelikte oluşan basur memeleri daha sonra kendiliğinden kaybolurlar. Gebe kadınlar peklik çektiklerinden basur memeleri çok kolay gelişirler. Sebzeye dayanan bir rejim ve gliserin özlü bir tenkiye basur memelerine karşı etkilidir. Ayrıca ıslak ve soğuk lapa ve özel pomatlar da yararlıdır.Bu ilâçlar evde hazır olursa genç kadın zorluk çekmez. Antibiyotikler, sülfamit ler ve kortizonlu ,bazı ilâçlar konusunda söylenenlerde büyük abartmalar yapılmaktadır. Eskiden, gebe kadınlara bu tür ilâçları kullanmamaları konusunda uyarılarda-bulunulurdu; oysa, artık yeterli doz ve doktorun dikkatli denetimi altında bu tür ilâçların çocuğa hiç bir zararı olmadığı anlaşılmıştır.
[More]
Giyim
Günümüzün doğum öncesi giysileri, bebek bekleyen annenin bütün gereksinmelerini yerine getirebilecek çeşitliliktedir, iç çamaşırların seçimi de çok önemli bir konu olup annenin rahatlığı da buna bağlıdır.
Külotlu çoraplar: Çok kullanışlı olan bu çoraplar, genellikle rahatsız edici ve ba-caklardaki kan dolaşımına zarar verici jartiyer takma gereğini ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle gebe kadınlar bu çoraplardan giymelidirler. Sutyenler: Göğüsleri bastırmadan gelişmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Uzun çoraplar: Uzun süre ayakta duran kadınların varis çorapları giymeleri doğru olur.
[More]
Günümüzün doğum öncesi giysileri, bebek bekleyen annenin bütün gereksinmelerini yerine getirebilecek çeşitliliktedir, iç çamaşırların seçimi de çok önemli bir konu olup annenin rahatlığı da buna bağlıdır.
Külotlu çoraplar: Çok kullanışlı olan bu çoraplar, genellikle rahatsız edici ve ba-caklardaki kan dolaşımına zarar verici jartiyer takma gereğini ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle gebe kadınlar bu çoraplardan giymelidirler. Sutyenler: Göğüsleri bastırmadan gelişmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Uzun çoraplar: Uzun süre ayakta duran kadınların varis çorapları giymeleri doğru olur.
ZEHİRLİ HAYVAN ISIRMALARI
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Yarpuz yaprağı, Keçisakalı otu, Armut çekirdeği, Turunç çekirdeği, Defne tohumu, Isırgan yaprağı, Sirke, Meneviş yağı
Hazırlanış Şekli:
* Yarpuz yapraklan, keçisakalı otu ile birlikte on beş dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, pomad kıvamına gelinceye kadar, meneviş yağıyla karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan pomad, pansumandan sonra ışınlan yere sürülür.
* Armut çekirdekleri, turunç çekirdekleri ile birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışım, yakı kıvamına gelinceye kadar, sirke ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan yakı, meneviş yağı ile yumuşatıldıktan sonra, ışınlan yere konarak bandajlanır.
* Defne tohumları, taze ısırgan yaprakları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım, melhem kıvamına gelinceye kadar sirke ile yoğrulur. Hazırlanan melhem, meneviş yağı ile yumuşatıldıktan sonra ışınlan yere pansumandan sonra sürülür.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Yarpuz yaprağı, Keçisakalı otu, Armut çekirdeği, Turunç çekirdeği, Defne tohumu, Isırgan yaprağı, Sirke, Meneviş yağı
Hazırlanış Şekli:
* Yarpuz yapraklan, keçisakalı otu ile birlikte on beş dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, pomad kıvamına gelinceye kadar, meneviş yağıyla karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan pomad, pansumandan sonra ışınlan yere sürülür.
* Armut çekirdekleri, turunç çekirdekleri ile birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışım, yakı kıvamına gelinceye kadar, sirke ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan yakı, meneviş yağı ile yumuşatıldıktan sonra, ışınlan yere konarak bandajlanır.
* Defne tohumları, taze ısırgan yaprakları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım, melhem kıvamına gelinceye kadar sirke ile yoğrulur. Hazırlanan melhem, meneviş yağı ile yumuşatıldıktan sonra ışınlan yere pansumandan sonra sürülür.
ZEKA AÇIKLIĞI İÇİN
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Kuru üzüm, Şam fıstığı, Hurma, Günlük, Vişne, Dut, Pekmez
Hazırlanış Şekli:
* Zeka açıklığı için, kahvaltıdan önce üzümle birlikte bol bol şam fıstığı yenir.
* Zeka açıklığı için, her gün yemeklerden önce iki, ye-meklerden sonra da üçer tane hurma yenir.
* Zeka açıklığı için, bir avuç kuru üzüm, günlükle karıştırılarak sabahları aç karına yenir.
* Çekirdekleri ayıklanmış vişneler, kurutulmuş dut ile beraber on beş dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı, şurup kıvamına gelinceye kadar pekmezle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan kahvaltıdan önce ısıtılarak bir bardak içilir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Kuru üzüm, Şam fıstığı, Hurma, Günlük, Vişne, Dut, Pekmez
Hazırlanış Şekli:
* Zeka açıklığı için, kahvaltıdan önce üzümle birlikte bol bol şam fıstığı yenir.
* Zeka açıklığı için, her gün yemeklerden önce iki, ye-meklerden sonra da üçer tane hurma yenir.
* Zeka açıklığı için, bir avuç kuru üzüm, günlükle karıştırılarak sabahları aç karına yenir.
* Çekirdekleri ayıklanmış vişneler, kurutulmuş dut ile beraber on beş dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı, şurup kıvamına gelinceye kadar pekmezle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan kahvaltıdan önce ısıtılarak bir bardak içilir.
ZEKER (PENİS İLAÇLARI)
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Havuç, İncir, Palamut unu, Kara üzüm, Meşe palamudu, Günlük, Gül suyu
Hazırlanış Şekli:
* Rendelenmiş havuç, kıyılmış incirle birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, macun kıvamına gelinceye kadar dövülmüş palamut unu ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan macundan, yatmadan yarım saat önce bir çorba kaşığı yenir.
* Bir avuç kuru üzüm, dilimlenmiş incirlerle birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışım, marmelat kıvamına gelinceye kadar gül suyu ile yoğrulur. Hazırlanan marmelattan yatmadan önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Meşe palamutları, günlük bitkisinin meyveleri ile birlikte dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, iki avuç kuru üzüm ilave edilerek yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, ezilmiş incir karıştırılarak macun kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan bu macundan yatmadan önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Havuç, İncir, Palamut unu, Kara üzüm, Meşe palamudu, Günlük, Gül suyu
Hazırlanış Şekli:
* Rendelenmiş havuç, kıyılmış incirle birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, macun kıvamına gelinceye kadar dövülmüş palamut unu ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan macundan, yatmadan yarım saat önce bir çorba kaşığı yenir.
* Bir avuç kuru üzüm, dilimlenmiş incirlerle birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışım, marmelat kıvamına gelinceye kadar gül suyu ile yoğrulur. Hazırlanan marmelattan yatmadan önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Meşe palamutları, günlük bitkisinin meyveleri ile birlikte dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, iki avuç kuru üzüm ilave edilerek yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, ezilmiş incir karıştırılarak macun kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan bu macundan yatmadan önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
ZİNDE KALMAK
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Sarmısak, Elma, Anason tohumu, İncir, Havuç, Kereviz, Ceviz içi, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Zinde kalmak için, her gün sarmısak kürüne devam edilmelidir.
* Rendelenmiş elmalar, anason tohumları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, marmelat kıvamına gelinceye kadar bal ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan, kahvaltıdan önce ve yatmadan bir çorba kaşığı yenir.
* Kurutulmuş incirler, anason tohumlan ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, marmelat kıvamına gelinceye kadar bal ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan yemeklerden önce bir çorba kaşığı yenir.
* Zinde kalmak için, kahvaltı ve yemeklerden önce bir çorba kaşığı bal veya birer tane havuç, kereviz, elma yenir. Ayrıca, ceviz içi bir kaşık bal ile alınır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Sarmısak, Elma, Anason tohumu, İncir, Havuç, Kereviz, Ceviz içi, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Zinde kalmak için, her gün sarmısak kürüne devam edilmelidir.
* Rendelenmiş elmalar, anason tohumları ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, marmelat kıvamına gelinceye kadar bal ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan, kahvaltıdan önce ve yatmadan bir çorba kaşığı yenir.
* Kurutulmuş incirler, anason tohumlan ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, marmelat kıvamına gelinceye kadar bal ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan marmelattan yemeklerden önce bir çorba kaşığı yenir.
* Zinde kalmak için, kahvaltı ve yemeklerden önce bir çorba kaşığı bal veya birer tane havuç, kereviz, elma yenir. Ayrıca, ceviz içi bir kaşık bal ile alınır.
ZONA
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Ihlamur çiçeği, Sarmısak, Fesleğen, Gelincik çiçeği, Erkeç sakalı otu, Şeker
Hazırlanış Şekli:
* Ihlamur tohumları ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya, dövülmüş fesleğen tozu karıştırıldıktan sonra bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvı tekrar süzüldükten sonra, içme suyuna karıştırılarak, günde üç fincan içilir.
* Akdiken yaprakları, on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilir. Süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar şekerle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten, tedavi süresince günde üç fincan içilir.
* Gelincik kapsülü ve çiçekleri, erkeç sakalı otu ile birlikte ıhlamurlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen bu sıvı ile günaşırı el ve ayak banyosu yapılır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Ihlamur çiçeği, Sarmısak, Fesleğen, Gelincik çiçeği, Erkeç sakalı otu, Şeker
Hazırlanış Şekli:
* Ihlamur tohumları ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya, dövülmüş fesleğen tozu karıştırıldıktan sonra bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvı tekrar süzüldükten sonra, içme suyuna karıştırılarak, günde üç fincan içilir.
* Akdiken yaprakları, on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilir. Süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar şekerle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten, tedavi süresince günde üç fincan içilir.
* Gelincik kapsülü ve çiçekleri, erkeç sakalı otu ile birlikte ıhlamurlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen bu sıvı ile günaşırı el ve ayak banyosu yapılır.
AYBAŞI KESİLMESİ
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Dülger otu, Böğürtlen, Biberiye (Kuşdili otu), Tarçın, Şeker
Hazırlanış Şekli:
* Kurutulmuş dülger otu bir saat süreyle suda kaynatılır. Buharına oturan kadınlarda aybaşı kesilmesi önlenir.
* Böğürtlen yaprakları on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı şarap kıvamına gelinceye kadar şeker ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan yemek arasında bir fincan içilir.
* Biberiye bitkisinin yaprakları on dakika süreyle kaynatıldıktan sonra süzülür. Elde edilen sıvı bal ile tatlandırılarak şerbet kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan şerbetten yemeklerden sonra bir kahve fincanı içilir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Dülger otu, Böğürtlen, Biberiye (Kuşdili otu), Tarçın, Şeker
Hazırlanış Şekli:
* Kurutulmuş dülger otu bir saat süreyle suda kaynatılır. Buharına oturan kadınlarda aybaşı kesilmesi önlenir.
* Böğürtlen yaprakları on dakika süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı şarap kıvamına gelinceye kadar şeker ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan yemek arasında bir fincan içilir.
* Biberiye bitkisinin yaprakları on dakika süreyle kaynatıldıktan sonra süzülür. Elde edilen sıvı bal ile tatlandırılarak şerbet kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan şerbetten yemeklerden sonra bir kahve fincanı içilir.
AYBAŞI KANAMASI
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Papatya çiçeği, Kurt pençesi kökü, Kekik, Sedef otu, Pelin otu, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Kurutulmuş papatya çiçeği on dakika süreyle kaynatılır. Elde edilen su dinlendirildikten sonra bir fincan yudum yudum içilir.
* Kurt pençesi kökü kaynar suda kaynatıldıktan sonra süzülür, hiçbir yan tesiri olmayan bu çaydan dört beş su bardağı içilir.
* Kekik, salatalara bol ve taze doğranarak yenir.
* Ezilmiş taze sedef otu suyu kaynatıldıktan sonra süzülür. Bir çay bardağı suya bir yemek kaşığı bal ilave edilerek iyice karıştırılır. Günde üç defa 1-2 yemek kaşığı içilir.
* Bir doktor tavsiyesi şartı ile, kurutulmuş pelin otu, suda kaynatılır. Elde edilen su dinlendirildikten sonra çay kaşığı ile içilir. Günde en fazla bir su bardağı alınmalıdır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Papatya çiçeği, Kurt pençesi kökü, Kekik, Sedef otu, Pelin otu, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Kurutulmuş papatya çiçeği on dakika süreyle kaynatılır. Elde edilen su dinlendirildikten sonra bir fincan yudum yudum içilir.
* Kurt pençesi kökü kaynar suda kaynatıldıktan sonra süzülür, hiçbir yan tesiri olmayan bu çaydan dört beş su bardağı içilir.
* Kekik, salatalara bol ve taze doğranarak yenir.
* Ezilmiş taze sedef otu suyu kaynatıldıktan sonra süzülür. Bir çay bardağı suya bir yemek kaşığı bal ilave edilerek iyice karıştırılır. Günde üç defa 1-2 yemek kaşığı içilir.
* Bir doktor tavsiyesi şartı ile, kurutulmuş pelin otu, suda kaynatılır. Elde edilen su dinlendirildikten sonra çay kaşığı ile içilir. Günde en fazla bir su bardağı alınmalıdır.
AYAK TERLEMESİ
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Kurt ayağı tohumu, Yeşil ceviz kabuğu, Söğüt yaprağı, Meşe kabuğu, Patates, Sirke
Hazırlanış Şekli:
* Kurt ayağı tohumu havanda dövülerek toz haline getirilir. Elde edilen toz sirke ile karıştırılır. Hazırlanan merhemle ayaklar ovuşturulur.
* Yeşil ceviz kabuğu ile kurutulmuş söğüt yaprağı kaynatıldıktan sonra, bir miktar sirke karıştırılarak ayaklar yıkanır.
* Meşe kabuklan su içinde kaynatılır. Elde edilen su banyo suyuna ilave edilerek hastalık süresince banyo yapılır.
* Haşlanan patates suyu ile ayaklara masaj yapılır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Kurt ayağı tohumu, Yeşil ceviz kabuğu, Söğüt yaprağı, Meşe kabuğu, Patates, Sirke
Hazırlanış Şekli:
* Kurt ayağı tohumu havanda dövülerek toz haline getirilir. Elde edilen toz sirke ile karıştırılır. Hazırlanan merhemle ayaklar ovuşturulur.
* Yeşil ceviz kabuğu ile kurutulmuş söğüt yaprağı kaynatıldıktan sonra, bir miktar sirke karıştırılarak ayaklar yıkanır.
* Meşe kabuklan su içinde kaynatılır. Elde edilen su banyo suyuna ilave edilerek hastalık süresince banyo yapılır.
* Haşlanan patates suyu ile ayaklara masaj yapılır.
APELE UYUŞMASI
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Su teresi, Karanfil, Çörek otu, Zencefil, Zeytinyağı, Sirke
Hazırlanış Şekli:
Su teresi otu, on beş dakika süreyle tuzlu suda kaynatılarak süzülür. Süzülerek elde edilen posaya dövülmüş karanfil tozu ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra uyuşan yere konarak bandajlanır.
* Çörek otu, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, kurutulmuş zencefil tozu ilave edilerek yakı kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan yakı, zeytinyağı ile yumuşatılarak pansumandan sonra uyuşan mahale konur.
* Zencefil yaprakları, karanfille birlikte sirkeli suda on dakika süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilmiş sıvıya batırılan bir havlu ile, uyuşan mahale sıksık masaj yapılır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Su teresi, Karanfil, Çörek otu, Zencefil, Zeytinyağı, Sirke
Hazırlanış Şekli:
Su teresi otu, on beş dakika süreyle tuzlu suda kaynatılarak süzülür. Süzülerek elde edilen posaya dövülmüş karanfil tozu ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra uyuşan yere konarak bandajlanır.
* Çörek otu, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, kurutulmuş zencefil tozu ilave edilerek yakı kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan yakı, zeytinyağı ile yumuşatılarak pansumandan sonra uyuşan mahale konur.
* Zencefil yaprakları, karanfille birlikte sirkeli suda on dakika süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilmiş sıvıya batırılan bir havlu ile, uyuşan mahale sıksık masaj yapılır.
APELE ROMATİZMASI
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
çoban düdüğü, Acı çiğdem,Taze patates, Tilki üzümü (Böğürtlen), Arpa unu, Sirke, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Çoban düdüğü otu, on beş dakika süreyle tuzlu suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan banyo suyuna karıştırılarak yatmadan önce banyo yapılır.
* Rendelenmiş taze patatesler, acı çiğdemle birlikte sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, merhem kıvamına gelinceye kadar arpa unu ilave edilerek yoğrulur. Hazırlanan merhem, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan mahale sürülür.
* Tilki üzümü, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, arpa unu karıştırılarak lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra ağrıyan yere konarak bandajlanır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
çoban düdüğü, Acı çiğdem,Taze patates, Tilki üzümü (Böğürtlen), Arpa unu, Sirke, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Çoban düdüğü otu, on beş dakika süreyle tuzlu suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan banyo suyuna karıştırılarak yatmadan önce banyo yapılır.
* Rendelenmiş taze patatesler, acı çiğdemle birlikte sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posa, merhem kıvamına gelinceye kadar arpa unu ilave edilerek yoğrulur. Hazırlanan merhem, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan mahale sürülür.
* Tilki üzümü, yirmi dakika süreyle sirkeli suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya, arpa unu karıştırılarak lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra ağrıyan yere konarak bandajlanır.
APELE İNCELMESİ
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Afyon çiçeği (Karahaşhaş), Maydanoz, Acı marul (Cebeli marul), Farekulağı otu, Sirke, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Afyon çiçekleri, tuzlu suda on beş dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş maydanoz tozu ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan yere konarak bandajlanır.
* Dilimlenmiş acı marul yaprakları, sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş maydanoz ilave edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra ağrıyan mahale konarak bandajlanır.
* Farekulağı otu, sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş marul ilave edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan yere konarak bandajlanır
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Afyon çiçeği (Karahaşhaş), Maydanoz, Acı marul (Cebeli marul), Farekulağı otu, Sirke, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Afyon çiçekleri, tuzlu suda on beş dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş maydanoz tozu ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan yere konarak bandajlanır.
* Dilimlenmiş acı marul yaprakları, sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş maydanoz ilave edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra ağrıyan mahale konarak bandajlanır.
* Farekulağı otu, sirkeli suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, dövülmüş marul ilave edilerek lapa kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan lapa, zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra, ağrıyan yere konarak bandajlanır
AÇIK ÇIBAN
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Yabani turp, Lahana,Çıban otu, Çavdar unu, Sarmısak, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Dilimlenmiş yabani turplar ılık su pansumanından sonra, yarım saat ara ile çıbanın üzerine konarak bandajlanır.
* Kıyılmış lahana yaprakları, çıban otu ile birlikte on beş dakika süre ile kaynar suda bekletilir. Sıkılarak elde edilen karışım, krem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu ilave edilerek zeytinyağı ile yoğrulur. Elde edilen merhem pansumandan sonra yara üzerine sürülerek bandajlanır.
* Közde pişirilmiş sarmısaklar çavdar unu ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım merhem kıvamına gelinceye kadar zeytinyağı ilave edilerek yoğrulur. Elde edilen merhem temiz bir beze yaydırılarak yara üzerine konarak bandajlanır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Yabani turp, Lahana,Çıban otu, Çavdar unu, Sarmısak, Zeytinyağı
Hazırlanış Şekli:
* Dilimlenmiş yabani turplar ılık su pansumanından sonra, yarım saat ara ile çıbanın üzerine konarak bandajlanır.
* Kıyılmış lahana yaprakları, çıban otu ile birlikte on beş dakika süre ile kaynar suda bekletilir. Sıkılarak elde edilen karışım, krem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu ilave edilerek zeytinyağı ile yoğrulur. Elde edilen merhem pansumandan sonra yara üzerine sürülerek bandajlanır.
* Közde pişirilmiş sarmısaklar çavdar unu ile birlikte sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışım merhem kıvamına gelinceye kadar zeytinyağı ilave edilerek yoğrulur. Elde edilen merhem temiz bir beze yaydırılarak yara üzerine konarak bandajlanır.
AYAKLARDA NASIR
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Damkoruğu, Eşek marulu (Eşek hıyarı), Sarmısak, Tuz, Soğan suyu
Hazırlanış Şekli:
* Damkoruğu usaresi sarımsakla karıştırılarak nasır ılık suda yumuşatıldıktan sonra sürülür.
* Damkoruğu bitkisinden çıkan büzüştürücü usare nasır üzerine merhem şeklinde sürülür.
* Eşek marulunun yaprağı haşlandıktan sonra, bir miktar soğan suyu ilave edilir. Elde edilen merhem tedavi müddetince gün aşırı nasır üzerine sürülür.
* Damkoruğu taze iken nasırın üzerine konulup ayak sarılır.
* Sarmısak havanda dövüldükten sonra, tuz karıştırılır. Elde edilen macun nasıra sürülür.larak yemeklerden sonra birer fincan tedavi süresince içilir.
* Okaliptüs yapraklan çay iriliğinde doğrandıktan sonra bir demliğe konarak kaynatılır. Elde edilen deme bal ilave edilerek günde üç fincan içilir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Damkoruğu, Eşek marulu (Eşek hıyarı), Sarmısak, Tuz, Soğan suyu
Hazırlanış Şekli:
* Damkoruğu usaresi sarımsakla karıştırılarak nasır ılık suda yumuşatıldıktan sonra sürülür.
* Damkoruğu bitkisinden çıkan büzüştürücü usare nasır üzerine merhem şeklinde sürülür.
* Eşek marulunun yaprağı haşlandıktan sonra, bir miktar soğan suyu ilave edilir. Elde edilen merhem tedavi müddetince gün aşırı nasır üzerine sürülür.
* Damkoruğu taze iken nasırın üzerine konulup ayak sarılır.
* Sarmısak havanda dövüldükten sonra, tuz karıştırılır. Elde edilen macun nasıra sürülür.larak yemeklerden sonra birer fincan tedavi süresince içilir.
* Okaliptüs yapraklan çay iriliğinde doğrandıktan sonra bir demliğe konarak kaynatılır. Elde edilen deme bal ilave edilerek günde üç fincan içilir.
AŞERME
Bulunması Gereken ŞifalıBitkiler:
Kimyon, Nilüfer, Menekşe, Kişniş, Pekmez, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Kimyon, on beş dakika süreyle suda kaynatılarak süzülür. Süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten günde üç bardak ısıtılarak içilir.
* Nilüfer çiçekleri, on dakika süreyle kaynar suda bekletildikten sonra süzülür. Süzülerek elde edilen sıvı, şurup kıvamına gelinceye kadar pekmezle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan, kahvaltıdan önce ve yemeklerden sonra bir fincan ısıtılarak içilir.
* Menekşe çiçekleri, kişniş otu ile birlikte on beş dakika süreyle kaynak suda bekletilerek süzülür. Sıkılarak elde edilen posa, reçel kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan reçelden, yemeklerden önce ve sonra birer tatlı kaşığı yenir.
[More]
Bulunması Gereken ŞifalıBitkiler:
Kimyon, Nilüfer, Menekşe, Kişniş, Pekmez, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Kimyon, on beş dakika süreyle suda kaynatılarak süzülür. Süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten günde üç bardak ısıtılarak içilir.
* Nilüfer çiçekleri, on dakika süreyle kaynar suda bekletildikten sonra süzülür. Süzülerek elde edilen sıvı, şurup kıvamına gelinceye kadar pekmezle tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şuruptan, kahvaltıdan önce ve yemeklerden sonra bir fincan ısıtılarak içilir.
* Menekşe çiçekleri, kişniş otu ile birlikte on beş dakika süreyle kaynak suda bekletilerek süzülür. Sıkılarak elde edilen posa, reçel kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan reçelden, yemeklerden önce ve sonra birer tatlı kaşığı yenir.
ASTIM (NEFES DARLIĞI)
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Tatula yaprakları, Isırgan otu, Devetabanı, Yavşan otu, Bayır turpu, Nane
Hazırlanış Şekli:
* Taze tatula yaprakları, bir müddet güneşte kurutulur. Kurutulan yapraklar rulo halinde sarıldıktan sonra, belirli aralarla sigara gibi içilir.
* Isırgan yaprakları, dövülmüş devetabanı yaprakları ile birlikte, yirmi dakika süreyle suda kaynatılarak süzülür.
Süzülerek elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak içme suyuna yarım fincan sıvı karıştırılarak yemeklerden önce bir bardak içilir.
* Yavşan otu, dilimlenmiş bayır turpu ile birlikte yarım saat süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya, nane suyu karıştırıldıktan sonra bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, tedavi süresince yarı oranında içme suyuna karıştırılarak yemeklerden sonra bir bardak içilir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Tatula yaprakları, Isırgan otu, Devetabanı, Yavşan otu, Bayır turpu, Nane
Hazırlanış Şekli:
* Taze tatula yaprakları, bir müddet güneşte kurutulur. Kurutulan yapraklar rulo halinde sarıldıktan sonra, belirli aralarla sigara gibi içilir.
* Isırgan yaprakları, dövülmüş devetabanı yaprakları ile birlikte, yirmi dakika süreyle suda kaynatılarak süzülür.
Süzülerek elde edilen sıvı, bir kaba boşaltılarak günboyu dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, bir bardak içme suyuna yarım fincan sıvı karıştırılarak yemeklerden önce bir bardak içilir.
* Yavşan otu, dilimlenmiş bayır turpu ile birlikte yarım saat süreyle suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvıya, nane suyu karıştırıldıktan sonra bir kaba boşaltılarak dinlendirilir. Dinlendirilen sıvıdan, tedavi süresince yarı oranında içme suyuna karıştırılarak yemeklerden sonra bir bardak içilir.
ARPACIK
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Ebegümeci, Gözotu, Sarmısak, Cersiye, Çavdar, Zeytin yağı
Hazırlanış Şekli:
* Ebegümeci, gözotu ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya çavdar unu karıştırılarak, pomad kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan pomad zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra arpacık olan mahale günaşırı sürülür.
* Sarımsaklar, cersiye tohumu ile birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, merhem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu karıştırılarak zeytinyağı ile yoğrulur. Hazırlanan merhemden, ılık su pansumanından sonra arpacık üzerine sürülür.
* Sarmısaklar havanda dövülerek ezilir, sıkılarak elde edilen sıvı bir fincana doldurularak dinlendirilir. Ilık su pansumanından sonra dinlendirilen sıvıya batırılmış bir pamukla sabah-akşam kompres yapılır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Ebegümeci, Gözotu, Sarmısak, Cersiye, Çavdar, Zeytin yağı
Hazırlanış Şekli:
* Ebegümeci, gözotu ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen posaya çavdar unu karıştırılarak, pomad kıvamına gelinceye kadar yoğrulur. Hazırlanan pomad zeytinyağı ile yumuşatıldıktan sonra arpacık olan mahale günaşırı sürülür.
* Sarımsaklar, cersiye tohumu ile birlikte havanda dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, merhem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu karıştırılarak zeytinyağı ile yoğrulur. Hazırlanan merhemden, ılık su pansumanından sonra arpacık üzerine sürülür.
* Sarmısaklar havanda dövülerek ezilir, sıkılarak elde edilen sıvı bir fincana doldurularak dinlendirilir. Ilık su pansumanından sonra dinlendirilen sıvıya batırılmış bir pamukla sabah-akşam kompres yapılır.
ANNE SÜTÜNÜ ÇOĞALTMA
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Rezene, Havuç, Süt otu, Sahlep, Pırasa, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Rezene bitkisi kurutularak toz haline getirilir. Sıcak suda on dakika kaynatıldıktan sonra tülbentle süzülür. Elde edilen sıvıdan, günde üç su bardağı yemekten sonra içilir.
* Rendelenmiş havuç, süt otu ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır, sıkılarak elde edilen posaya, lapa kıvamına gelinceye kadar sahlep tozu ilave edilerek bal ile karıştırılır. Hazırlanan lapadan, yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Pırasa tohumları sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, sahlep tozu ilave edilerek, macun kıvamına gelinceye kadar bal ile yoğrulur. Hazırlanan macundan, yemeklerden önce birer kaşık yenir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Rezene, Havuç, Süt otu, Sahlep, Pırasa, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Rezene bitkisi kurutularak toz haline getirilir. Sıcak suda on dakika kaynatıldıktan sonra tülbentle süzülür. Elde edilen sıvıdan, günde üç su bardağı yemekten sonra içilir.
* Rendelenmiş havuç, süt otu ile birlikte yirmi dakika süreyle suda kaynatılır, sıkılarak elde edilen posaya, lapa kıvamına gelinceye kadar sahlep tozu ilave edilerek bal ile karıştırılır. Hazırlanan lapadan, yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Pırasa tohumları sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen karışıma, sahlep tozu ilave edilerek, macun kıvamına gelinceye kadar bal ile yoğrulur. Hazırlanan macundan, yemeklerden önce birer kaşık yenir.
ALERIİT (DERİ HASTALIĞI)
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Üzerlik otu, Akşam safası, Hatmi çiçeği, Acur, Gül yaprağı, Meneviş yağı
Hazırlanış Şekli:
* Üzerlik otu, akşam safası ile birlikte kurutulup havanda dövülür. Elde edilen karışıma, merhem kıvamına gelinceye kadar, dövülmüş acur ilave edilerek meneviş yağıyla yoğrulur. Hazırlanan merhemden, banyodan iki saat önce alerjit olan bölgeye sürülür.
* Kurutulan gül yaprağı üzerine iki litre sıcak su dökülür. İki saat dinlendirildikten sonra süzülür. Elde edilen sıvıdan, banyo suyuna karıştırılarak sabah ve akşam oturak banyosu yapılır.
* Hatmi çiçeği yaprağı, acur ile ezilerek lapa haline getirilir. Elde edilen lapaya, merhem kıvamına gelinceye kadar, dövülmüş üzerlik otu tohumu ilave edilerek badem yağı ile yoğrulur. Hazırlanan karışım, banyodan iki saat önce alerjit olan bölgeye sürülür.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Üzerlik otu, Akşam safası, Hatmi çiçeği, Acur, Gül yaprağı, Meneviş yağı
Hazırlanış Şekli:
* Üzerlik otu, akşam safası ile birlikte kurutulup havanda dövülür. Elde edilen karışıma, merhem kıvamına gelinceye kadar, dövülmüş acur ilave edilerek meneviş yağıyla yoğrulur. Hazırlanan merhemden, banyodan iki saat önce alerjit olan bölgeye sürülür.
* Kurutulan gül yaprağı üzerine iki litre sıcak su dökülür. İki saat dinlendirildikten sonra süzülür. Elde edilen sıvıdan, banyo suyuna karıştırılarak sabah ve akşam oturak banyosu yapılır.
* Hatmi çiçeği yaprağı, acur ile ezilerek lapa haline getirilir. Elde edilen lapaya, merhem kıvamına gelinceye kadar, dövülmüş üzerlik otu tohumu ilave edilerek badem yağı ile yoğrulur. Hazırlanan karışım, banyodan iki saat önce alerjit olan bölgeye sürülür.
ALERJİ
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Hatmi çiçeği, Darı, Şahtere otu, Ravend-çini otu, Acı yonga, Sığırkuyruğu otu, Pamuk yağı
Hazırlanış Şekli:
* Hatmi çiçekleri, on beş dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, pomad kıvamına gelinceye kadar, darı unu ilave edilerek pamuk yağı ile yoğrulur. Ilık su pansumanından sonra alerji olan mahale masaj yapılarak sürülür.
* Şahtere otunun çiçekleri, ravend-çini otuyla birlikte tuzlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, merhem kıvamına gelinceye kadar darı unu karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan merhem pamuk yağı ile yumuşatıldıktan sonra alerji olan mahale sürülür.
* Acı gonca yaprakları, sığırkuyruğu otu ile birlikte tuzlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Dinlendirilen sıvıdan, banyo suyuna karıştırılarak günaşırı el, ayak ve yüz banyosu yapılır.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Hatmi çiçeği, Darı, Şahtere otu, Ravend-çini otu, Acı yonga, Sığırkuyruğu otu, Pamuk yağı
Hazırlanış Şekli:
* Hatmi çiçekleri, on beş dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, pomad kıvamına gelinceye kadar, darı unu ilave edilerek pamuk yağı ile yoğrulur. Ilık su pansumanından sonra alerji olan mahale masaj yapılarak sürülür.
* Şahtere otunun çiçekleri, ravend-çini otuyla birlikte tuzlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Süzülerek elde edilen posaya, merhem kıvamına gelinceye kadar darı unu karıştırılarak yoğrulur. Hazırlanan merhem pamuk yağı ile yumuşatıldıktan sonra alerji olan mahale sürülür.
* Acı gonca yaprakları, sığırkuyruğu otu ile birlikte tuzlu suda yirmi dakika süreyle kaynatılır. Dinlendirilen sıvıdan, banyo suyuna karıştırılarak günaşırı el, ayak ve yüz banyosu yapılır.
AKUT KARIN AĞRISI
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Arpa, Sarmısak, Papatya, Limon, Yoğurt, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Bir avuç arpa, kıyılmış sarımsakla birlikte yarım saat süreyle suda kaynatılır. Ezilerek elde edilen posaya yoğurt ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar rendelenmiş limon kabukları ile yoğrulur. Hazırlanan lapadan, ısıtıldıktan sonra yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Bir avuç papatya çiçeği, on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilerek süzülür. Demlemeden süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Tedavi süresince hazırlanan şerbetten, ısıtılarak günde üç bardak içilir.
-* Rendelenmiş limon kabuklan, yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, şurup kıvamına gelinceye kadar papatya unu ilave edilerek bal ile karıştırılır. Hazırlanan şuruptan, tedavi süresince günde üç fincan ısıtılarak içilir.
[More]
Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:
Arpa, Sarmısak, Papatya, Limon, Yoğurt, Bal
Hazırlanış Şekli:
* Bir avuç arpa, kıyılmış sarımsakla birlikte yarım saat süreyle suda kaynatılır. Ezilerek elde edilen posaya yoğurt ilave edilerek, lapa kıvamına gelinceye kadar rendelenmiş limon kabukları ile yoğrulur. Hazırlanan lapadan, ısıtıldıktan sonra yemeklerden önce bir veya iki çorba kaşığı yenir.
* Bir avuç papatya çiçeği, on beş dakika süreyle kaynar suda bekletilerek süzülür. Demlemeden süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Tedavi süresince hazırlanan şerbetten, ısıtılarak günde üç bardak içilir.
-* Rendelenmiş limon kabuklan, yirmi dakika süreyle suda kaynatılır. Sıkılarak elde edilen sıvıya, şurup kıvamına gelinceye kadar papatya unu ilave edilerek bal ile karıştırılır. Hazırlanan şuruptan, tedavi süresince günde üç fincan ısıtılarak içilir.