DAVRANIŞ SORUNLARI
Güvensizlik ve mutsuzluk bazı çocukların bu şekilde davranmalarına yol açabilir. Kötü davranışlar çocuğun kendine ya da başkalarına karşı kızgınlıklarını göstermenin bir yoludur ve genellikle çocuğunuzun daha çok ilgi ve sevgiye ihtiyacı olduğunun bir işaretidir.
Ne yapmalısınız?
Bu sıkıntılı günler süresince sabırlı olmanız gerekir ama aşırı hoşgörü göstermek de doğru olmaz. Davranışları konusundaki her zamanki kurallarınızı sürdürün.Fakat güvensizliğin nedenini anlamak için her fırsatta çocuğunuzla konuşun ve ona ihtiyaç duyduğu güvenceyi verip her gün çocuğunuzla başbaşa kalacak ve yalnızca onunla ilgileneceğiniz bir zaman ayırın. Evde meydana gelen büyük değişiklikleri öğretmene bildirmek, çocuğunuzun derslerde gösterebileceği başarısızlığın bir süre hoşgörüyle karşılanmasını sağlayacak ve kendisine Kırıcı ve sert davranılmasını önleyecektir. Eğer çocuğunuzun huysuz davranışlarıyla başa çucamıyorsanız, ya da bu davranışların çok uzun sürdüğüne inanıyorsanız doktora danışın.
Davranışları son zamanlarda aşağıdakilerden biri gibi mî oldu?
• Şiddetli
• Yıkıcı, kırıcı
• İçine kapanık
• Genellikle söz dinlemeyen.
Belli bir neden olmaksızın başlayan huysuz davranışların altında birçok neden gizlenmiş olabilir. Sizin bilmediğiniz okul sorunları; örneğin arkadaşlarının kendisine aşırı şekilde sataşmaları onu rahatsız ediyor olabilir. Çocuğunuz gelecekte olacak bir olay için endişeleniyor, ya da evdeki bir gerginliği sezinliyor olabilir. Çocuğunuzun okulu yetersiz bulması ya da evde yapıcı davranışların eksikliği de bu tür tepkilere yol açabilir.
Çocuğunuzun bu durumunu açıklayan nedeni en iyi siz bilebilirsiniz.
Ne yapmalısınız?
Çocuğunuzun enerjisini spor, ailece yapılan geziler ya da resim, model yapma, elişi gibi yaratıcılık gerektiren çalışmalara doğru yönlendirmeye çalışın. Derslerini düzenlemesi ya da ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmesi için çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun.
Çocuğunuzun aşağıdakilerden birini yaptığından endişeleniyor musunuz?
• İçki içmek
•Hap kullanmak
• Uyuşturucu kullanmak
Aşırı hareketlilik (Hiperaktivite)
Hiperaktivite çocuklarda, durmak dinlenmek bilmeden bedensel ve / veya zihinsel hareketlilik durumunu göstermek için kullanılan bir terimdir. Aşırı hareketli çocuklar bu konuya ancak kısa süre ilgi duyarlar; huysuzluk nöbetleri vardır; enerjileri tükenmez ve az uykuyla yetinebilirler. Bu davranışlar sizi çok yorabilir. Aşırı sabır ve anlayış gerektirir. Özellikle Amerikalı bazı doktorlar aşın faaliyetin diopnostik testle bile belirlenemeyecek kadar küçük bir beyin hasarı yüzünden olduğunu ileri sürerler. İngiliz doktorların çoğu ise ; aşırı faaliyetin, normal davranış1 tarzının bir ucu olduğunu savunurlar. Bu tür davranışlara anne babanın göstereceği tepkinin yaratacağı sorunlar ailenin huzur ve düzertıni de bozabilir
Tedavi, doktorun olaya yaklaşımına göre değişir.
Kurallar ve disiplin
Yapabilecekleri hareketlerin sınırını belirleyen ve kabul edilen davranışların derecesini açıklıkla anlatan kuralların olması, çocuklar için son derece yararlı olacakür. Her ailenin kendine has davranış kuralları ve üslubu vardır. Bir ailede anlayışla karşılanan bir hareket tarzına bir başkasında müsamaha edilmeyebilir. Annebaba olarak belirti kurallar ve yasakları niçin koyduğunuzu öncelikle kendiniz açıkça bilmelisiniz. Örneğin, bir kuralı çocuğunuzun güvencede olması için mi; yoksa, başkalarının hak ve duygularını göz önünde bulundurduğunuz için mi koyuyorsunuz? Belli kati standartlara “bağlı olmak ile, bunları arada bir uygulama arasında sağlam bir denge kurmanız gerekir. Çocuğunuza, koyduğunuz kurallar içinde Kalmak kaydı ile serbestçe karar alabilme şansı vermelisiniz ki girişimci ve kendinden emin bir kişi olarak yetişsin. Yoksa onu isyankar olmaya itersiniz. Ceza
Esas olan, isteklerinizi çocuğunuza kabul ettirmek için ceza yoluna başvurmak zorunda kalmamanızdır. Amacınız, sorunları çocuğunuzun da katkısı ile ve tartışmalara yol açmayacak yumuşak yöntemlerle halletmek olmalıdır. Bu yöntemlerin arasında, methetme ve ödüllendirme ile, olumlu davranışları teşvik etmek ve koymak istediğiniz kuralların nedenlerini açıklamak da bulunmalıdır. Yine de, her annebabanın ara sua ceza yoluna başvurması gerekecektir. Çocukların çoğu belli esaslara dikkat edilerek verilen cezayı saygı ile kabullenirler.
Bu konuda aşağıdaki öneriler size yardımcı olabilir;
• Cezanın, işlenen suça uygun olmasına dikkat edin. Mümkünse cezayı hatalı hareketin sonuçlarını düzeltme şeklinde verin.
• Cezalar yapılan hatadan hemen soma verilmeli ve ertelenmemelidir.
• Uygulamayı istemediğiniz cezalarla çocuğunuzun gözünü korkutmayın. Çocuklar boş tehditleri hemen farkederler.
• Çocuğunuza verdiğiniz cezayı, ona olan sevginizin azaldığı anlamında kabul görmesini sağlayın. Çocukların çoğu için kızgınlığınız yeterli bir cezadır. Bir vesile ile ona sarılmak ve güven verici bir havada onunla konuşmak konunun tatlıya bağlanmasını sağlayacaktır.
• Fiziksel bir ceza (dayak) çocuğunuzun size yardımcı olmasını sağlamak için yetersiz bir yöntem olmasının yanı sıra, darılmaya yol açan ve tepki yaratan bir yöntemdir. Çok ender olmak şartı ile, atılacak bir tokat uzun süreli bir zarara yol açmayabilir.
Eğer sinirinizi kontrol altına alamayacağınızdan ve çocuğunuza zarar vereceğinizden korkuyorsanız, durumu güvendiğiniz bir yakınınız, dostunuz, ya da doktorunuz ile konuşun.
Okul sorunları iki ana gruba ayrılır. Bunlardan biri; belirli bir derste ya da genel olarak tüm derslerde karşılaşılan öğrenme güçlüğü; diğeri ise okul ve sınıftaki davranış bozukluklarıdır. Her iki durumda da, çocukta okula gitmekte bir isteksizlik görülür. E
Bu tür sorunlar, duygusal sorunların, fiziksel bozuklukların, sosyal etkenlerin ya da genel bir gelişme sorununun sonucu olabilir. Annebaba ve okul idaresinin konuşması ve var ise aile doktorunun olaya yardımcı olması okul sorunlarının çoğunda faydalı olacaktır.
Çocuğunuzun öğrenmesi yaşıtlarına oranla her zaman daha mı yavaştı? EVET Zihni gelişme yavaşlığı, çocuğunuzun bazı zekasal yetenekleri normalden daha geç kazanması anlamına gelir. Ancak, birkaç yıl içinde, çabuk öğrenen arkadaşlarıyla aynı düzeye gelmesi mümkündür. Ayrıca duygusal sorunları ya da zeka düzeyleri normalin alanda olan çocukların normalden daha yavaş öğrenmesi de olağandır.
Ne yapmalısınız? Çocuğunuzun gelişmesini öğretmeniyle tartışın. Çocuğunuzun öğrenme hızında bir gerilik olmadığını söyleyerek sizi rahatlatabilir. Bazı durumlarda zeka testi yaptırmak ve genel yetenek testlerinden geçirmek faydalı olacaktır. Yavaş öğrenen birçok çocuk, özel eğitilmiş öğretmenler tarafından verilen dersler sonucu arkadaşlarına yetişebilirler. Ancak bazı ağır durumlarda da çocuğunuzu özel bir okula göndermeniz gerekebilir.
“Dyslexia”
Dyslexia kelimelerde ya da konuşmada ve yazmada zorluk çekmek anlamına gelir.Diğer yönlerden normal olan bir çocuğun okuma ve yazmada, belirgin bir neden olmadan, zorluk çekmesini tanımlar. Bu tür çocuklar özellikle imlada ve sesli okumada zayıftırlar. B azılan “Dyslexia”yı beyindeki sinir yollarında ve anormalliğe, bazıları da doğum esnasında ya da bebeklikte geçirilen bir hastalıkla beynin hafif zedelenmesine bağlar.
“Dyslexia”nın teşhis ve tedavisi Eğer çocuğunuz okumayazma öğrenirken zeka seviyesinden beklenenden çok daha fazla zorlanıyorsa “Dyslexia” ihtimalini gözönünae bulundurmanız gerekir. Öğretmenleri sizi çocuğunuzun ilerlemesinin normal olup olmadığı konusunda aydınlatabilirler. Çocuğunuzun, sağlık ve gelişme durumu incelendikten sonra sorunun “Dyslexia” olduğuna karar verilirse, bu durumu gidermek için özel ders aldırarak çocuğa yardımcı olunmalıdır.
Okuldaki başarının görülen bir neden olmadan ani olarak azalması, görme ya da duymada bozukluk gibi Fiziksel bir nedene bağlı olabilir. Bu durumu sosyal yaşantının getirdiği uyumsuzluklara, ya da bilinmeyen bir ruhsal nedene de bağlamak mümkündür. Doktora danışın ve durumu çocuğunuzun öğretmenleriyle de tartışın.
Tedavi
Doktor görme ve duymaya özel ilgili göstererek çocuğunuzu fiziksel açıdan ayrıntılı bir şekilde muayene edecek, fiziksel bir bozukluk bulunamazsa, sorun yaratan nedenleri bulabilmek için çocuğunuzun öğretmenleriyle tartışmanızı ögütleyecektir. HAYIR
Duygusal güvensizliğin, hemen hemen her zaman çocuğun derslerine etkisi vardır.
Ne yapmalısınız? Sorunun nedenini çözebilirseniz durumu düzeltebilirsiniz. Çocuğunuzun ders durumunu etkileyebilecek ev sorunlarını öğretmenlere haber vermek, çocuğunuza anlayış göstermelerini ve gerektiğinde ona yardımcı olmalarım sağlayacaktır. Çocuğunuzun bu durumunun nedenini bulmanıza rağmen dersleri düzelmezse ya da sorunu çözemezseniz bir uzmana ihtiyaç olup olmadığını söylemesi için bir doktora başvu
Belirli aralıklarla meydana gelen baş ağrıları çocuklarda duygusal nedenlere bağlanır.
Ne yapmalısınız?
Fiziksel bir neden olmamasına rağmen baş ağrısı vardır. Çocuğunuzun baş ağrılarını gidermek için yapabileceğiniz şeyler için aşağıdaki paragrafa bakın. Yaptıklannızdan bir netice elde edemiyorsanız, başka şikayetleri ortaya çıkarsa, veya genel bir rahatsızlık hali varsa doktora başvurun. Başağrıları daha sıklaşırsa da doktorun tavsiyesini alın.
Başağrıları okuduktan, ya da göz mesafesine yakın bir iş yaptıktan sonra mı oluyor? EVET
Doktor çocuğunuzu muayene edecek ve göz testleri uygulayacaktır. Çocuğunuzun başağrılarını gidermek için;
• Önerilen dozda Parasetamol verin.
• Karnı açsa ona hafif bir şey yedirin mesela bir bardak süt ve bisküvi.
• Birkaç saat loş sessiz bir odada yatırarak istirahat etmesini sağlayın.
Çocuğunuzu muayene eden doktor bir görüş bozukluğundan şüphelendiğinde sizi bir göz doktoruna gönderir. Çocuğunuzun gözlük takması gerekebilir.
Tekrarlayan şiddetli başağrılarına migren adı verilir. Ağrıdan başka bulantı, kusma veya görmede zorluk gibi belirtileri vardır. Büyüklerde daha çok rastlanır. Bu tür başağrısı yakın akrabalarda varsa çocukta da görülebilir. Doktora danışın.
Tedavi
Doktor ağrının ne şartlar altında başladığını soracaktır. Peynir ve çikolata gibi gıda maddeleri migrenin başlamasında başlıca etkendir. Doktor ağrı durdurucu ilaçlar da verebilir.
1 »Bir endişeden kaynaklanan gerilim başağrıları vardır, örneğin; okul ödevleri, ya da aile içi sorunlar bu tür baş ağrılarına sebep olabilir.Bu yüzden fazla endişelenmemek gerekir.
Ne yapmalısınız?
Yukarıdaki tavsiyelere uyun. Bu yöntemlerden bir netice alamazsınız veya genel bir rahatsızlık hali varsa doktora başvurun.
Zaman zaman olan nedeni belirsiz başağrıları için endişe etmeyin. Gerilim veya açlıktan ileri gelmiş olabilir. Çocuğunuzun başağrıları devam ediyorsa veya diğer bir rahatsızlığı varsa doktora başvurun.
Her ağladığında mama veriyor musunuz? Bebeğinizin yavaş kilo almasının altındabir hastalık yatıyor olabilir. Doktora başvurun.
Yetersiz süt verilmesi
Bebeğinizin yeterli beslenmediği anlamına gelebilir. Fakat bebeğiniz 3 aylıktan büyükse belki de katı gıdalara geçmeye hazırdır. Doktora danışın, verdiğiniz süt miktarını artırabilir veya sütten kesmenizi önerebilir.
Yavaş kilo almanın sebebi olabilir. Ne yapmalısınız?
Bebeğiniz açlığını size ağlayarak anlatır. Katı bir beslenme yönetiminde ısrar etmek, bebeğinizin gerekli miktarda süt almasını önleyip, sizin de sütünüzde azalmaya yol açabilir. Bu yüzden bazen reddetse dahi bebeğinize her ağladığında mama verin.Bebeğiniz 3 haftada kilo almaya başlamazsa doktora başvurun.
Yavaş kilo almanın nedeni yeterli besin almamak olabilir.
Ne yapmalısınız?
Ağlamak bebeğin size açlığını bildirmesinin voludur. Sıkı bir beslenme disiplininin uygulanması onun yeterli süt alamamasına neden olabilir. Bu nedenle bazı seferler almak istemese bile ağladığında ona mama verin, iki hafta içinde kilo almaya başlamazsa doktora başvurun.
Mamaların fazla sulandırılması bebeğin yeterli gıda almaması sonucunu doğurur.
Ne yapmalısınız?
Mamayı üzerindeki tarife tam uyarak hazırlayın. Bebeğinizin susamış olduğunu düşünüyorsanız, kaynamış su verin. İki hafta içinde kilo almaya başlamamışsa doktora başvurun.
Ne yapmalısınız?
Gerekli olduğunu düşündüğünüzde fazla süt verin, bebeğinize doyuncaya kadar mama verebilirsiniz. Üç aylıktan büyükse katı gıdalara geçmeye hazır olabilir, iki hatta içinde normal kilo almaya başlamazsa ya da sütten kesmeyi düşünüyorsanız doktora başvurun.
Hamilelik sırasında “Kızamıkçık” geçirmek ya da bu hastalığın mikrobunu almak, çocuğun sağır doğmasına neden olabilir.
Tedavi
Doktorunuz hamilelik döneminde ki bu durumdan haberdar ise, çocuğun işitme duyusunu büyük bir ihtimalle izleyecektir. Dolayısiyle ciddi bir sorun halinde sizi uyarmış olması gerekir. Ama kendi kuşkularınızdan söz ederseniz doktor hastenede daha donanımlı bir kulak muayenesi yaptırabilir. Çocuk sağır ise, özel bir eğilim görmesi gereklidir.
Doğuştan işitme bozuklukları, “Kızamık” mikrobu yada aileden gelen bir sağırlık ‘ söz konusu değilse, çok ender rastlanan bir durumdur. Ancak, doktora geçmiş hastalıklardan kaynaklanan bu endişelerinizi anlatmanız ve araştırmanız yararlı olur.
Tedavi
Doktor, çocuğun genel sağlığı ve hamilelik döneminde herhangi bir ilaç alıp almadığınız konusu üzerinde duracaktır. Daha güvenilir bir teşhis için çocuğun donanımlı bir hastanede muayene olması yararlıdır.
Tıkanma
Orta kulakta sıvı birikiminden kaymaklanan bu hastalık çocuklarda orta kulak iltihabına yol açabilir.
Doktora başvurun.
Tedavi
Doktor sıvının dağılması ve şişkinliğin giderilmesi için kan toplanmasını önleyen, ya da . alerjiye karşı ilaçlar verecektir. Bu tedavi sonuç vermezse, doktor kulağı cerrahi girişimle boşaltacaktır. Bunun ardında kulak hemen normale döner.
AŞIRI KİLO ALMA
Ne yapmalısınız?
Çocuğunuz büyük bir ihtimalle şişmanlık probleminin birinci içindedir ve bu yüzden o da sıkıntıdadır. Bir diyetin yararlı olabilmesi işin sizin tarafınızdan verilecek desteğe de gerek vardır. Aşağıda verilen diyet örneklerinden fikir alarak, onun için en yararlı olacağım düşündüklerinizi çocuğunuza zayıflatma rejimi olarak uygulayabilirsiniz. Onun da sizle işbirliği yapması gereklidir. Yoksa bir diyeti zorla uygulamaya çalışırsanız sizden gizli olarak yemeye başlar. Hiçbir şey yemeden zayıflama yöntemine de izin vermeyin.Bu fiziksel ve duygusal yönden zararlıdır. Birkaç ay içinde tesiri görülen yavaş yavaş uygulanan bir rejim daha yararlı olacaktır.
Öncelikle yapacağınız şey, verdiğiniz besinlerden enerji (kalori) içeren, buna karşılık besleyici gücü az olan gıdaları çıkartmak olmalıdır. Bu kategorideki gıdaların başında şeker, tatlılar, bisküviler ve şekerli içecekler gelir. Yemek zamanlarında tatlı yerine çocuğunuzu meyve yemeye teşvik edin ve Kola yerine su veya şekersiz içecekler içmeye alıştırın. Sadece bu değişiklik bile onun kilo vermesini sağlayabilir.
Ailece yapacağmız sağlıklı bir diyet çocuğunuzun da kilosunu ayarlayacaktır.
Egzersizin önemi
Çocuk ne kadar hareketli olursa fazla yağlarını yakması o kadar kolay olur. Onu yürümeye alıştırın. Pusetinde oturacağına yürümeye teşvik edin. Evde oynanacak sakin oyunlardan çok dışarda oynanan oyunları sevmesine yardımcı olun. Çocukları başarılı olmadıkları bir sporu yapmaya ikna etmek güçtür. Şişman bir çocuk için dans etmek, yüzmek ve bisiklet gibi rekabeti az olan sporlar daha uygundur.
Desteğiniz
Şişman çocukların kilo verebilmeleri için hiçbir zaman kendilerine ayrıcalıklı davranmayın. Kendisini dışlanmış hissetmemesine özen gösterin. Uyguladığınız diyeti ailece tatbik edin. Size de bir zararı olmayacaktır. Egzersiz zamanlarım gene bütün ailenin iştirak edeceği zevkli bir saat haline getirin. Hepsinden daha önemlisi, çocuğunuz diyeti kendisine verilen bir ceza olarak görmesin.
Onu sevdiğinizi belli edin, alacağınız neticeler daha olumlu olacaktır. Özellikle kız çocukların buluğ çağına yaklaştıkça kilo almaları normaldir. Bunun nedeni, hormonol değişikliklerdir.
Aşırı kilo almanın nedeni ise çok fazla yemektir ki: bu da duygusal bir güvensizlikten ileri gelebilir.
Ne yapmalısınız? Kilosu biraz fazla ise, yediklerine biraz daha özen göstermekten başka bir şey yapmanız gerekmez. Eğer aşırı kilo alıyorsa bunun nedenini araştırın. Okulda veya evde sorunları mı var? Kilo vermesini sağlayacak bir rejime sokun ve asıl sebebi de bularak onun kendine güven duygusunu pekiştirmesine yardımcı olun.
Şişmanlığın sağlığa zararları
Şişman çocuklar büyüdüklerinde de kilolarını korudukları için kalp ve kan dolaşım sorunları ortaya çıkar. Bunların zayıflara oranla göğüs hastalıklarına daha çok faydalandıkları doktorlarca ileri sürülmektedir. Fazla şeker yemeleri nedeni ile diş problemleri artar. Şişman çocukların fazla hareketli olmamaları sonucu kalori yakmaları da zorlaşmaktadır.
Sosyal ve psikolojik zararları Sosyal yaşamlarında yalnız kalabilirler. Arkadaşlarının alaylarına hedef olabilirler. Bu onlar için üzücü bir durumdur. Kabul edilme isteğinin yoğunlaştığı buluğ çağı yaklaştıkça kendilerinden emin olmanın getirdiği bir çekingenliğin içine girdikleri gözlenir.
- Menenjitin Bitkisel Tedavisi
- Menepozun Bitkisel Tedavisi
- Meneviş Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Mesane Çıbanlarının Bitkisel Tedavisi
- Mesane Kurdunun Bitkisel Tedavisi
- Mesane Taşlarını Düşürmenin Bitkisel Tedavisi
- Mesane Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- Mesanede Oluşan Ödemin Bitkisel Tedavisi
- Mide Ağrısının Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Mide Bulantısının Bitkisel Tedavisi
- Mide Düşmesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Fesadının Bitkisel Tedavisi
- Mide İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Mide Nezlesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Şişmesinin Bitkisel Tedavisi
- Mide Ülserinin(Mide Çıbanı)Bitkisel Tedavisi
- Mide Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- Mide Yelinin Bitkisel Tedavisi
- Midede Hazım Güçlüğünün Bitkisel Tedavisi
- Migrenin Bitkisel Tedavisi
- Moral Bozukluğunun Bitkisel Tedavisi
- Müzmin Öksürüğünün Bitkisel Tedavisi
- Nane Yağının Faydaları
- Nasırın Bitkisel Tedavisi
- Nefes Borusu İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Darlığının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Kokusunu Önleyen Şifalı Bitkiler
- Nefes Tıkanmasının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Yolu Balgamının Bitkisel Tedavisi
- Nefes Yolu Nezlesinin Bitkisel Tedavisi
- Nefes Zorluğunun Bitkisel Tedavisi
- Nergis Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Nezlenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Nuru Ayn Macununun Faydaları
- Omuriliği Kuvvetlendirmenin Bitkisel Tedavisi
- Omurilik Ağrılarının Bitkisel Tedavisi
- Omurilik İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Omurilik Zedelenmesinin Bitkisel Tedavisi
- Omuz Ağrılarının Bitkisel Tedavisi
- Organizmaları Gençleştirmek İçin Şifalı Bitkiler
- Pamukçuğun Bitkisel Tedavisi
- Papatya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Papatya Yağının Faydaları
- Parazitin Bitkisel Tedavisi
- Parmak Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Parmak Büzülmesinin Bitkisel Tedavisi
- Parmak Egzamasının Bitkisel Tedavisi
- Parmak Titremesinin Bitkisel Tedavisi
- Prostat Büyümesinin Bitkisel Tedavisi
- Rahim Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Rahim İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Rahim Macununun Yapılışı Ve Faydaları
- Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi
- Rahim Yelinin Bitkisel Tedavisi
- Rahimde Mayasılın Bitkisel Tedavisi
- Raşitizmin Bitkisel Tedavisi
- Rezene Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Romatizmal Ve Siyatik Hastalıkların Bitkisel Tedavisi
- Romatizmanın Bitkisel Tedavisi
- Saç Dökülmesinin Bitkisel Tedavisi
- Saç Mantarına Önlemin Bitkisel Tedavisi
- Saçkıranın Bitkisel Tedavisi
- Saçların Ağarmasını Geciktiren Şifalı Bitkiler
- Saçların Gür Çıkmasını Sağlayan Şifalı Bitkiler
- Safra Kesesi Taşının Bitkisel Tedavisi
- Salgı Bezleri Tıkanmasının Bitkisel Tedavisi
- Sara Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Sarılığın Bitkisel Tedavisi
- Şark Çıbanının Bitkisel Tedavisi
- Sarmısak Yağının Faydaları
- Sedef Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Selülütün Bitkisel Tedavisi
- Sersemliğin Bitkisel Tedavisi
- Serve-i Hoş Macununun Yapılışı Ve Faydaları
- Siğilciğin(Behak) Bitkisel Tedavisi
- Siğilin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Ağrılarının Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sinir Geriliminin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Kopmalarının Bitkisel Tedavisi
- Sinir Sertleşmesinin Bitkisel Tedavisi
- Sinir Zafiyetin Bitkisel Tedavisi
- Sinirsel Ağrılar(Nevralji)İçin Şifalı Bitkiler
- Sinirsel Gerginlik(Nöresteni)İçin Şifalı Bitkiler
- Sirac-ı Kalp Macununun Faydaları
- Sıracanın Bitkisel Tedavisi
- Sirozun Bitkisel Tedavisi
- Sırt Ağrısının Bitkisel Tedavisi
- Şişlerin Eritilmesinin Bitkisel Tedavisi
- Şişmanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sistit Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Sivilcenin Bitkisel Tedavisi
- Siyatikin Bitkisel Tedavisi
- Soğuk Algınlığının Bitkisel Tedavisi
- Soğukta Oluşan Yaranın Bitkisel Tedavisi
- Solunum Azlığının Bitkisel Tedavisi
- Solunum Borusu İltihabının Bitkisel Tedavisi
- Solunum Güçlüğüne Bitkisel Tedavi
- Spazm Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Su Çiçeğinin Bitkisel Tedavisi
- Su Toplanmasının Bitkisel Tedavisi
- Sülüğün Doğal Tedavisi
- Sümbül Yağının Faydaları
- Sürincan Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Süsen Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Tansiyon Düşüklüğünün Bitkisel Tedavisi
- Tansiyon Yüksekliğini Tedavi Eden Şifalı Bitkiler
- Ten Güzelliği İçin Şifalı Bitkiler
- Ter Kokusunu Önleyen Şifalı Bitkiler
- Terlemenin Bitkisel Tedavisi
- Ülserin Bitkisel Tedavisi
- Ülserli Deri İltihaplarının Bitkisel Tedavisi
- Unutkanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Ürenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Urların Bitkisel Tedavisi
- Usandırıcı Kokuları Gideren Bitkiler
- Üşütme İçin Şifalı Bitkiler
- Uyarıcı Şifalı Bitkiler
- Uykusuzluğun Bitkisel Tedavisi
- Uykusuzluğun Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Uyuzun Bitkisel Tedavisi
- Vajinitin Bitkisel Tedavisi
- Varis İçin Bitkisel Tedavi
- Vebanın Bitkisel Tedavisi
- Veremden Korunmak İçin Şifalı Bitkiler
- Veremden Korunmak İçin Şifalı Bitkiler
- Veremin Bitkisel Tedavisi
- Vücuttaki Kanın Temizlenmesine Yardımcı Olan Şifalı Bitkiler
- Yanığın Bitkisel Tedavisi
- Yaraları Ve Urları İyileştiren Şifalı Bitkiler
- Yaraların Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Yarpuz Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Yaşlanmayı Geciktiren Bitkiler
- Yaşlanmayı Geciktiren Şifalı Bitkiler
- Yaşlıların Gücünü Artıran Şifalı Bitkiler
- Yel hastalığına bitkisel tedavi
- Yılancığın Bitkisel Tedavisi
- Yorgunluğun Bitkisel Tedavisi
- Yüz Felcinin Bitkisel Tedavisi
- Yüzeysel Çıbanın Bitkisel Tedavisi
- Zambak Yağının Faydaları
- Zatürenin Bitkisel Tedavisi
- Zehirlenmenin Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Zeka Açıklığının Bitkisel Tedavisi
- Zekerin Bitkisel Tedavisi (Penis İlaçları)
- Zencefil Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Zinde Kalmanın Bitkisel Tedavisi
- Zonanın Bitkisel Tedavisi
- Kategori: Şifalı Bitkisel Çaylar
- Ada Çayının Faydaları
- Akasya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Amber Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Ardıç Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Baldıran Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Çavşir Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Çördük Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Defne Çayının Tedavi Ettiği Hastalıklar
- Fesleğen Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Hatmi Çiçeği Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Hüdhüd Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Ilgın Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Isınmak İçin Gereken Şifalı Bitkiler
- Kara Dut Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Karanfil Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Katuna Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Labada Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Meneviş Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Nergis Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Papatya Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Rezene Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Şişlerin Eritilmesinin Bitkisel Tedavisi
- Şişmanlığın Tedavisi İçin Şifalı Bitkiler
- Sürincan Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Süsen Bitki Çayının Yapılışı Ve Faydaları
- Tansiyon Düşüklüğünün Bitkisel Tedavisi
- Ülserin Bitkisel Tedavisi
- Üşütme İçin Şifalı Bitkiler
- Uyarıcı Şifalı Bitkiler
- Vebanın Bitkisel Tedavisi
- Veremin Bitkisel Tedavisi
- Sıtmanın Bitkisel Tedavisi
- Kategori: Sindirim Sistemi
- Kategori: Üroloji
- Dünyayı Tanıma Benlik Ve Başkaları
- Belirli Dönemlerde Kendini Tutma Yöntemleri
- Canlılarda Cinsiyet Nasıl Belirlenir
- Canlılarda Kromozom Aksaklıkları
- Cinsel Birleşme Ve Birleşme Duruşları
- Cinsel Farklılaşma Neden Olur
- Cinsel Gelişimde Davranış Farkları
- Cinsel Hormonların Etkinlik Biçimi
- Cinsel İlişkilerin Fizyolojisi
- Cinsel Soğukluğun Tedavisinde İyileşme Dönemi
- Cinsellikte Erken Boşalmanın Sebepleri
- Çocuğun Cinsiyeti Nasıl Belirlenir.?
- Erkeklerde Ereksiyon Sorunu Ve Tedavisi
- Erkeklerde Kısırlık Sebepleri Ve Tedavisi
- Erken Meni Gelmesi
- Gebeliğin Önlenmesi Ve Aile Planlanması
- Gerçek Zevkler
- Hayvanlarla Kurulan Cinsel İlişkiler
- Homoseksüel İlişkiler
- İdrar Yanmasının Bitkisel Tedavisi
- İnsan Vücudunun Yeniden Keşfedilmesi
- İnsanlarda Cinsiyetin Belirlenmesi
- Makat Evresi Ve Makat Sağlığı
- Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi
- Spermatozoit Öldürücü Maddeler Nelerdir
- Üreme Ve Kalıtım
- Yapay(Sunni)Döllenme Yöntemleri
- çıban otu çocuğun beslenmesi çocuk hastalıkları çocuk psikolojisi çocuk sağlığı ısırgan otu aşırı terleme akciğer hastalıkları Alerji astım ayı sarımsağı Böbrek hastalıkları böbrek yetmezliği baş ağrısının sebepleri baş ağrısı nasıl geçer civanperçemi damar sertliği deri döküntüsü deri kanseri Duyu Organlarının Hastalıkları ebegümeci hardal tohumu kızıl hastalığının belirtileri kızıl hastalığının sebepleri kabakulak kalp çarpması kalp cerrahisi Kalp Hastalıkları kalp sıkışması kalp yetmezliğinin tedavisi karaciğer hastalıklarının belirtileri karaciğer hastalıklarının sebepleri kuduzun belirtileri kulak ağrısının sebepleri kulak ağrısı nasıl geçer kulak akıntısı migren mine çiçeği nezle prostat büyümesi sağırlık sinüzit solunum darlığı Solunum yolu hastalıkları Tansiyon Hastalıkları Tansiyon Yükselmesi vajina kaşıntısı vajinal hastalıklar Yüksek Tansiyon zatüre
Bu ise, gebeliğin başından itibaren, anne ve kocasının sadece Rhesus'lerinin değil, karşılıklı kan guruplarının da bi-
linmesinin zorunlu olduğunu, bir kez daha tanıtlar.
Rhesus etkeni kişilerin kanlarını birbirinden ayıran en önemli özelliktir. Landsteiner ve Wiener adlı bilginler 1940'ta, Macacus Rhesus maymunlarının alyuvarlarında özel bir madde keşfetmişler ve buna "Rhesus etkeni" adını vermişlerdir. Daha sonra, bu etkenin insanların yüzde 82'sinin alyuvarlarında varolduğu ortaya çıkarılmıştır; insanların yüzde 18'inde bu madde yoktur. Rhesus etkeni taşıyan kişilerin kanı "Rh pozitif", bu etkeni taşımayanların kanı ise"Rh negatif" olarak adlandırılır. "Rh negatif" ve "Rh pozitif" kişiler arasında yapılacak bir kan alışverişi bazı tehlikeler gösterir: örneğin, bir kan verme işlemi sırasında, Rh negatif bir kişi, Rh pozitif kan alırsa, çok ciddi bir tehlike ortaya çıkar.
Döl ütün kanıyle annenin kanı arasındaki bir uyuşmazlık ciddi tehlikelere yol açabilir. Rh negatif bir kadınla Rh pozitif bir erkeğin birleşmesinden doğan çocuk, babası gibi, Rh pozitif kan taşıyabilir. Daha önce de söylediğimiz gibi, dölüt, anneninkinden bağımsız olarak dolaşan kendi kanını kendisi üretir. Bununla birlikte, son aracılığıyle, dölüt kanının çok küçük de olsa bir bölümü annenin kan dolaşım sistemine sızabilir. Rh negatif bir annenin vücudu, bu durumda, kendini savunmak için, bağışıklık cisimleri üretir. Bu bağışıklık cisimleri de sondan geçerek, çocuğun alyuvarlarını yok ederler. Bu durumda hemoli-tik denilen bir çeşit kansızlık ortaya çıkar.
Bu hastalık, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin miktarına bağlı olarak az ya da çok tehlikeli olur. Bu nedenle, Rh negatif bir kadın, gebeliğin başından itibaren, sık sık kan tahlilleri yaptırarak vücudundaki "bağışıklık cisimleri oranını", yani kanında bulunan Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarını denetlemelidir.
Eğer bağışıklık cisimleri oranı çok yüksek ise (ki bir doğumda birden çok çocuk doğuran kadınlarda, gebeliğin sonunda, durum genellikle böyledir), doktor çoğu kez doğumu erkene almayı öğütler. Bu durumda, genellikle sezaryene başvurulur. Bebekte özel bir durum görülürse, hemen kanı değiştirilir. Dölütün Rh pozitif etkeninin Rh negatif anne üzerindeki etkisini ortadan kaldırabilecek ve sonuç olarak, annenin ürettiği bağışıklık cisimlerinin saldırısına uğradığı zaman Rh pozitif dölütte meydana gelen karışıklıkları önleyebile-
cek birçok çözüm yolları araştırılmaktadır.
örneğin, dölütün karın zarı boşluğuna hemolitik hastalığın yok ettiği kanı karşılayacak şekilde Rh negatif alyuvarlar şırınga etme olanağı araştırılmıştır. Dölütün bir bacağını çıkarmak ve damarlardan birinden kan vermek amacıy-ledölyatağı çeperini kesme, daha sonra doğumu beklemek üzere çocuğu yeniden dölyatağına kapama yolları da denenmiştir. Ancak bu işlemler kolayca gerçekleştirilemeyen son derece güç ameliyatlardır. En çıkar yol ciddi durumlarda bebeğin kanını değiştirmektir. Rh uyuşmazlığından doğan kansızlığa çok sık rastlanmaz. İstatistiklere göre oran 1666 gebelikte 1'dir. Ayrıca, Rh pozitif bir çocuğun varlığının Rh negatif annede zorunlu olarak bağışıklık cisimleri üretimine yol açmadığını da belirtmek gerekir. Rh negatif bir kadının ilk gebeliği genellikle kazasız geçer. (Tabii daha önceleri anneye Rh pozitif kan verilmemişse.) Çünkü annenin organizması çocuğa zarar verebilecek kadar çok bağışıklık cismi üretecek zaman bulamaz.
İkinci ya da üçüncü gebelik sırasında, annenin kanında Rh yok edici bağışıklık cisimlerinin miktarı gittikçe artar ve dölüt kansızlık tehlikesiyle daha çok karşılaşır.
Tıp, bugün bu düşüncelere dayanarak, Rhesus sorununu çözmek için başka bir yola girmiştir. Sero-profilaksi adı verilen bu yönteme göre, eğer Rh negatif bir kadına Rh pozitif kan verilmişse, ya da bu kadın daha önce Rh pozitif bir çocuk doğurmuşsa, hatta kanı Rh pozitif olan bir çocuk düşürmüşse, bu kadına, kanında bulunabilecek dölüt alyuvarlarıy-le savaşarak onları yenecek özel serumlar yardımıyle bağışıklık kazandırılır. Böylece, annenin organizması artık Rh yok edici bağışıklık cisimleri üretmez ve sonuç olarak kadının daha sonraki gebelik durumunda çıkabilecek güçlükler başından önlenmiş olur.
Ertesi ay, dölütün ağırlığı ve boyu büyük bir hızla artar. Yaklaşık olarak sekiz santimetre olan boyu 18 santimetreye ulaşır; ağırlığı da 45 gr. danf 225 gr.a çıkar. Büyüme bu hızla devam etmiş olsaydı çocuğun doğumda 250 kilo gelmesi gerekirdi.
Dölütün derisi çok ince olduğundan kan damarlarını gösterir. Önceleri alın ve çenesini sonra da bütün vücudunu hafif tüyler kaplar; sekizinci ayda bu tüyler kaybolur. Gebeliğin ikinci ayından sonra dölüt annenin duymadığı çok hafif hareketler yapmağa başlar. Anne çocuğunun hareket etmeğe başladığını dördüncü ay sırasında duymağa başlayacaktır. Beşinci aydan itibaren, kalp atışları kuvvetlenir ve stetoskop ile dinlenebilir hale gelir.
Anne ve doktorun çocuğu "duymaları" gibi çocuk da onları duyabilir. Çocuk da anne kalbinin atışlarını seçer, dış dünyadan gelebilecek çok şiddetli gürültülere, kasılarak tepki gösterir. Gebeliğin altıncı ayında daha belirli bir hale gelen dölütün hareketlerinin amacı
kaslarını kuvvetlendirmektir. Yerini değiştirmekten yorulunca bacaklarını büzer, kollarını göğsünün üzerine çapraz bir biçimde yerleştirir ve dinlenme durumunu alır. Kendini ana karnı dışındaki yaşama hazırlamak için sarfedeceği kuvvet sadece bununla kalmaz. Amni-yos sıvısından birkaç damla yutarak 5/ıerk bir biçimde beslenmeyi de öğrenir. Yeni doğan bebeğin, henüz hiç bir besin almamışken, mekonyum ismi verilen koyu renkli kendine özgü bir dışkı salması bu olayın kanıtıdır. Dölyatağı içi yaşamın son üç ayı boyunca, dölü-tün kanı globülin bakımından zenginleşir; globülinin büyük bir kısmı son tarafından oluşturulur. Altıncı ayın sonunda, dölüt, yaklaşık olarak bir kilo ağırlığında ve 30-50 cm. boyundadır. Ertesi ay yani yedinci aydadölütün ağırlığı 800 gr. arttığı gibi boyu da yaklaşık olarak 5 cm. uzar. Artık biçimi kesinleşmiştir, organları arasında uyum sağlanmıştır. Deri daha az kırmızıdır; ancak deri altı yağı bulunmadığından buruşuktur. Dölüt giderek daha etkin olmağa başlar, bacaklarını sallar, yutkunur, bazen hıçkırığı bile olur. Bundan dört hafta sonra ağırlığı 2,5 kg. boyu da 45 cm. olur. Artık annesinin vücudunda geçireceği zamanı azalmıştır. Çocuğu daha tombul gösterecek küçük yağ kesecikleri oluşur, tırnakları sertleşir saçları kirpikleri çıkar, kaş kemeri üzerinde hafif bir tüylenme oluşur. Dokuz aylık hazırlanış devresinden sonra çocuk artık doğuma hazırdır. Boyu aşağı yukarı 50 cm. ağırlığı da 3,5 kilodur.
Doğa doğum için gerekli herşeyi hazırlamağa başlar; göğüs kemerinin altına ulaşmış olan dölyatağı, anneye daha rahat nefes alma olanağını vermek için 5-10 cm. aşağı iner. Çocuk baş aşağı dölyatağı boğazına yönelerek son durumunu alır.
Bu döneme gelebilmek için yedi aylık zorlu bir hazırlanma süresi gerekmiştir. Yumurtacık ve spermatozoidin karşılaşmaları, kromozomlar ve genler sayesinde, yeni kişinin temel niteliklerini belirlemiştir. Döllenen yumurtacık, liflerinin yardımıyle, dölyatağı oyuğuna yerleşmiştir. Son ve göbek kordonu, anne kanında bulunan oksijen ve besleyici maddelerin çocuğunkine geçmesini sağlamıştır. Üçüncü ayın sonuna kadar embriyo böyle gelişmiştir. Dölüt büyük bir hızla büyüyerek üçüncü aydan dokuzuncu aya kadar 8 cm.'den 50 cm.'ye uzadığı gibi, 45 gr. ağırlıktan yaklaşık olarak 3,5 kiloya ulaşmıştır. Doğum dönemine gelen bebek yaşamak için gereksindiği tüm gereçlere sahiptir. Beslenmesi ve fiziksel rahatlığı için annesine bağımlıdır ama nefes almasını, kendi sıcaklığını ayarlamasını, zehirlerini atmasını sağlayan, mekanizmalara sahiptir artık.
oluşturacak çeşitli dokular ayrımlaşmağa başlar.
süresini geçirmemek çok dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Gebelik süresi bittiği halde doğum olmamışsa, bazı güçlükler başgösterebilir. Gelişmeğe devam eden dölütün boyutları doğumu güçleştirebilir; ayrıca son (plasenta) eskimeye başladığından dö-lütü yeterince besleyemez. Cölüt böylece ağırlık ve direncini yitirerek, henüz dölyatağının içindeyken ya da doğar doğmaz ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelir, işte bu yüzden, geç doğan bebekler genellikle buruşuk yüzlü olurlar. Doktor uzayan bir gebelik durumunda, dölütün sağlık durumunu öğrenmek için dölyatağı sıvısını incelemek ister. Çok kolay bir müdahale ile dölyatağından alınan bu sıvının laboratuvarda incelenmesine amnioskopi denir. Bu inceleme sonucunda, sıvıda bazı bozukluklar görülürse, dölyatağında kasılmalar uyandıran bir hormon iğnesi yapılarak doğum hızlandırılır. Amnioskopiye girişmeden önce, doktorun, doğum için tahmin edilen tarihi bilmesi gerekir. Anne, gebe kaldığı tarihi bildirerek bu konuda doktora yardımcı olur. Gebe kadın, özellikle son âdetin özelliklerini belirtir. Son âdetin eski âdetlerden değişik olması, daha az olması "yalancı âdet görme" olasılığını akla getirir. Böyle bir durumda, gebelik sanıldığından bir ay önce başlamıştır.
Bir başka ölçü de, annenin dölütün ilk kıpırdanışlarını duymağa başladığı tarihtir.
Daha önce de görüldüğü gibi, normal doğum sırasında doktor, zaman zaman müdahale ederek dölyatağının kasılmalarını hızlandırmakta, daha etkin kılmaktadır. Bu müdahale, genellikle, "ositosik" adı verilen hormonların ağız ya da damarlar yoluyle vücuda verilmesine dayanır.
Doktorların dölyatağı tembelliği diye adlandırdıkları ve dölyatağı kasılmalarının kendi kendine başlayamadığı gebelik durumlarında da, doğum işlemine başlıyabilmek için aynı yönteme başvurularak vücuda hormon verilir. Verile-34
cek hormonların dozu hastaya göre değişir; dozu ancak doktor ayarlayabilir. Verilen her türlü ilâcın dozu çok önemlidir; bu doz, yaratacağı etkiler düşünülerek titizlikle saptanır. Örneğin, aşırı miktarda verilecek hormon dölyatağının, düzenli gevşemeler yapmasına izin vermeyerek sürekli olarak kasılma durumunda kalmasına, dolayısıyle çocuğun acı çekmesine belki de ölmesine yol açar.
Dölyatağı kasları kasılıp gevşemeye daha az alışık olan yeni annelerde hormon verme işlemi daha tehlikeli bir durum gösterir. Bu yüzden de, ilk kez doğum yapan bir kadın, doktorundan doğum iş-
leminin süresini olabildiği kadar kısaltmasını istediğinde, ondan sabırlı olması, dayanması gerektiği cevabını alacak veya doktor sezaryen ameliyatını tercih edecektir.
Sonuç olarak, sezaryenin doğum acılarını ortadan kaldırmadığı yalnız doğum süresini kısalttığı görülmektedir. Bu arada bir de doktora, duruma her an tam anlamıyla egemen olabilme olanağı vermektedir.
Günümüzde bazı doktorların, sezaryen ameliyatım büyük bir ustalık ve kolay-
lıkla uyguladıkları bir gerçektir. Bu ameliyata gösterilen geniş ilginin nedenini çoğu kadınların ağrısız ya da norrnal olsun, doğumun sıkıntı ve yorgunluğundan kaçmak istemelerinde aramak gerekir.
Bu gerekçe ile başvurulan sezaryen ame liyatlarına "gereksiz sezaryen" demek yerinde olur. Bu ameliyatlar hem çok fazla masraf gerektirir, hem de doğa kanunlarını zorlamak istemeyen birçok doktorun anlayışına ters düşer. Sezaryenin, annenin vücut yapısına bağlı nedenleri: Bazen, annenin kalçaları ile dölyatağı arasındaki oransızlık sezaryen ameliyatını gerektiren bir neden olabilir. Bu sorun yalnız kalçaların dar veya basık olmasına değil, fakat çocuk kafasının büyüklüğüne de bağlıdır. Çok kere, daha gebeliğin başlangıcında yapılacak dikkatli bir inceleme, doktora, geleceğin annesinin mutlaka sezaryen uygulamasına ihtiyacı olduğu kanısını verebilir, öte yandan,' bazı kadınlar üzerinde yapilacak radyolojik bir ince-
leme, kalçalar çok normal olduğu halde, çocuğun kafasının aşırı büyük olduğu gerçeğini ortaya çıkarırsa yine sezaryene başvurulur. Sezaryen ameliyatını gerektirecek yapısal nedenlere bir de, çocuğun dölyatağı içindeki duruşunun anormal olması eklenebilir, önceleri elle yapılan müdahalelerle düzeltilmeye çalışılan bu durumlarda günümüzde artık sezaryen yöntemi uygulanmaktadır.
Sezaryenin, çocuğun sağlığı ile ilgili nedenleri: Doğum uzmanı yapacağı titiz bir inceleme sonucunda çocuğun, dölyatağı içinde, sağlığı yönünden tehlikeli bir durumda bulunduğunu saptarsa, uzun doğum işlemine girişmek yerine sezaryen ameliyatına başvurarak doğumu bir an önce gerçekleştirmeye karar verebilir.
Sezaryenin annenin sağlığı ile ilgili nedenleri: Kalp yetmezliği veya birtakım başka hastalıklar bulunması nedeniyle anne normal doğum işlemine dayanamayacak durumda ise sezaryene başvurmak yerinde olacaktır, örneğin, şeker hastalarına genellikle sezaryenle doğum yöntemi uygulanır ve böylece hem doğum sırasındaki aksaklıkların önlenmesi, hem de bu hastaların hemen hepsinin çok büyük çocuklar doğurduğu bilindiğinden, bunun yolaçacağı sakıncaların giderilmesi sağlanır. Kısacası'normal doğumun sağlık yönünden tehlikeler gösterdiği durumlarda, bir yandan doğumu gerçekleştirmek, bir yandan da doğum sırasındaki güçlükleri ortadan kaldırmak amacıyle sezaryen uygulanır.
Bebeğe yukarıda anlatılan işlemler uy-gulanı'rkcn. anne, doğum yatağında doğumun son aşamasını yani artık hiç bir görevi kalmayan çocuk sonunun dışarı atılmasını beklemektedir. Dölyatağı birkaç hafif kasılma daha yaparak bunu da dışarı atar.
Bundan sonra, annenin genel bir titreme geçirmesi normaldir; bu endişe yaratmamalıdır. Bu titreme, çocuk sonunun dışarı çıkması sırasında, amnios ke-sesindeki sıvıdan bir miktarının, annenin kanına karışması sonucu meydana gelir. Doktor, çocuk sonunun tamamen dışarı atıldığı, hiç bir yangılanma olasılığı kalmadığı kanısına varıp gerekli son işlemleri tamamlayınca kadın doğum-haneden çıkarılıp yeniden yatağına götürülür.
Harcadığı büyük çaba nedeniyle anne öylesine yorgundur ki, aylardır karnında taşıdığı çocuğunu dünyaya getirmenin mutluluğunu bile tadacak hali yoktur. Kendini dinlenmeye bırakır.
Dışarı atılma aşaması dölyatağı ağzının yeteri kadar genişlediği, yani aşağı yukarı on santimetreyi, (yeni doğan bir çocuğun kafatası çapına eşit bir genişliği) bulduğu anda başlar. Bu aşamada, kadın içten gelen bir kilimle dölyatağındaki çocuğun dışarı çıkarılması gereğini duyar ve böylece kasılmalara yardımcı olur. Kadının, doğum olayının sonuna yaklaşıldığı bu evredeki hareketleri artık gerçek bir itme niteliğini kazanmıştır. Bu durumda kadının do-ğumhaneye alınarak daha rahat edeceği doğum masasına yatırılması gerekir, işte bu andan itibaren, anneden bütün dikkatini toplaması ve doktorlarla tam bir işbirliği yapması istenir. Kadın, apış arası kaslarını düzenli ve uygun bir tempoda kasıp gevşetebilmeyi başarırsa ve önceden öğrendiği solunum biçimlerini rahatlıkla uygulayabilirse, çocuğunun doğumunu çok kolaylaştırır. Kadın bir itme yapacağı zaman, derin bir soluk alarak akciğerlerine hava doldurur ve diyaframın aşağı kayarak dölyatağı üzerine baskı yapmasını sağlamak için soluğunu tutarak karın kaslarını bütün gücüyle kasıp yirmi saniye kadar öne doğru itmeye çalışır. Sonra, karın kaslarının bu gergin durumunu bozmadan ve itme işlemine yeni bir güçle devam edebilmek için hızla soluk verir ve yeniden alır. Dölyatağındaki kasılma sona erdiğinde anne normal solunumuna döner.
Doğum sırasında, çocuğun kafasının dölyolu kanalından rahatça geçmesi, yırtılmalara yol açmaması için apış arası ve kalça kaslarını mümkün olduğu kadar gevşek tutarak itme hareketlerini yapabilmeye alışmak gerekir. Kasların serbest bırakılarak rahatlatılmasının ve doğuma hazırlayıcı jimnastik hareketlerinin üzerinde ısrarla durularak durmadan tekrarlanmasının önemi işte burada ortaya çıkmaktadır. Bu arada, derin soluk alabilme alışkanlığının, gün ışığını görene kadar epeyce sıkıntı çeken çocuğa da çok yararlı olacağını ve onun daha sağlıklı bir görünümde ve daha canlı doğmasını sağlayacağını unutmamak gerekir.
Çocuğun dışarı itilmesi aşamasında doktor ve ebe sürekli olarak annenin yanında olurlar ve anne de onların direktiflerine göre, yapacağı itmelerin şiddetini
32
ayarlar. Örneğin, çocuğun kafası dışarı çıkarken herhangi bir güçlük ya da terslikle karşılaşılmaması için anneden daha yavaş itmesi istenebilir. Bu durumda, anne, akciğerlerine ve dolayısıyle çocuğuna mümkün olduğu kadar bol miktarda oksijen sağlayabilmek için göğüs kafesini ve karnını şişirerek derin bir soluk almalıdır.
Önceleri birkaç dakika ara ile meydana gelen kasılmalar, daha sonra gittikçe sık-laşır; öte yandan her kasılmanın süresi gittikçe artarak bir veya bir buçuk dakikaya kadar ulaşır.
Kadının, dölyatağının genişleme aşaması boyunca kendini çok iyi denetleyebilmesi gerekir. Bu ise, yalnız çeşitli solunum biçimlerini öğrenmekle yetinmeyip, öğrenilenleri uzun süre çalışmak ve yinelemekle mümkün olabilir. Solunum biçimleri üzerindeki çalışmalar yanında vücudu gevşetme, gevşek tutabilme konusundaki alışkanlık da doğum yapacak annenin iki kasılma süresi arasında kendini rahatlatmasını ve gücünü toplamasını sağlayacaktır.
Kasılmaların yaklaştığını hisseden kadının bunları dikkatle denetlemesi gerekir. Bu denetim, sakin ve yarı karanlık bir yerde çok daha kolay yapılabilir. Dölyatağındaki kasılmaların etkisiyle çocuğu saran koruyucu amnios kesesi yırtılacaktır. içinde özel bir sıvı bulunan bu kese çok dayanıklı çıkar ve kendi kendine yırtılmazsa, doktor bu işi yapay olarak gerçekleştirir. Bu işlem hiç bir acı vermediği gibi tersine doğum olayını çabuklaştırır.
Kadının dölyatağının genişleme aşamasını kısaltmak için yapabileceği hiç bir şey yoktur. Ancak, yukarıda da görüldüğü gibi, uygunsuz hareketlerle dölyatağının sıkışmasına engel olup, onun düzenli bir şekilde kasılmasına olanak sağlayarak genişlemenin en yüksek noktasına, yani çocuğun kafasının geçmesine uygun duruma gelmesine dolaylı bir yardımda bulunabilir.
Bu arada, dölyatağındaki kasılmaların yeteri kadar etkili olmadığı durumlarda, doktor sentetik hormonlardan hazırlanmış bir karışımı damardan şırınga ederek dölyatağı kasılmalarını arttırır. Böylece kasılmaların temposu ve şiddeti arttırılarak genişleme aşaması kısaltılmış olur. Yalnız anne kendine söylenen her şeye tam olarak uysa bile genellikle ilk doğumda yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumlarda yırtılmayı önleyerek çocuğun çıkmasını kolaylaştırmak için dölyolunun ve apış arası kaslarının, doktor tarafından hafifçe yarılması anlamına gelen "episiyotomi" yöntemi uygulanır. Üzerinde yarılma işlemi yapılacak dokular o anda son derecede geril-
miş olacaklarından doktorun bu müdahalesi genellikle hiç acı vermez ve bu yüzden, çok büyük bir kesme yapılmayacaksa uyuşturmaya bile başvurulmaz. Doğumdan sonra, bisturi ile kesilen yerin dikilmesi , zorlamadan ötürü meydana gelecek yırtılmaların tedavisinden çok daha kolaydır ve ilerisi için hiç bir sakıncası yoktur.
Doğum sırasında, bebeğin önce ensesi görünür, sonra kafası birden yukarı doğru kalkarak alın ve yüzü ortaya çıkarır. Bu arada, annenin yanında bulunan doktor ve ebe ona itmelerin şiddetini azaltarak çocuğun omuzlarının ve tüm vücudunun fazla zorluk çekmeden dışarı çıkmasına yardımcı olmasını bir kez daha hatırlatırlar.
Kısa bir süre sonra, anne çocuğunun erkek mi, kız mı, sarışın mı yoksa esmer mi olduğunu öğrenecek, sesini duyacaktır. Bu ses dünyamızın yeni küçük misafirinin ilk özgür hareketini yaptığını, soluk aldığını belirtir. Artık, göbek bağının yardımıyle annesinden oksijen almasına gerek kalmamıştır. Bu nedenle giderek canlılığını yitiren bu bağ önce düğümlenir sonra bebeğin karnının iki santimetre kadar önünden kesilir. Son olarak, bir,hemşire, çocuğun ağzındaki, burnundaki sümüksü maddeyi temizler. Herhangi bir yangılanmayı önlemek için gözlerini dezenfekte eder. Bebeği tartar ve yıkar. Etiketinin üzerine numarası ya da anne ile babanın önceden kararlaştırdıkları adı yazılarak beşiğine yatırılan bebek topluma katılmıştır artık.
Kısacası, organizma herşeyi ile doğuma hazırlanmaktadır. Dölyatağı çocuk çıkarken karşı karşıya kalacağı kasılmalara hazırlanıyormuşçasına, ya da bu kasılmaların denemesini yapıyormuşcası-na sertleşir. Dölyatağı çevresinde oluşan bu sertlikler anneye acıdan çok genel bir rahatsızlık verir. Hatta bu durum yürüyüşler sırasında belirginleştiğinden kadını bir süre durmak zorunda bırakır. Bazen, anne, böbreklerinde ve karnında, âdet görme zamanındaki ağrılara benzeyen şiddetli kramplar duyar. Ancak bunlar geçicidir. Doğumdan yirmi dört saat önce, içinde kan damlacıkları bulunan bir akıntı gel-
meye başlar. Bu akıntı, dölyatağının çıkış deliğini örtmekte olan bir çeşit tıpanın ilk kasılma hareketlerinin etkisi ile yerinden oynayarak dışarıya atılması biçiminde yorumlanabilir. Bu anlatılanların doğumun başlangıcı olmayıp, sadece ön belirtileri olduğunu annenin çok iyi bilmesi ve gereksiz telâş ve şaşkınlığa kapıimaması gerekir. Kadının doğumdan önce ve doğum sırasında çok sakin ve rahat olması doğumun rahat geçmesi için gerçekten çok önemlidir.
Bu konuda spor konusunda yaptığımız gözlemleri tekrarlayabiliriz. Uzun bir yolculuğa çıkmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda en hızlı ve en rahat araç uçaktır. Ancak, gebeliğinin sekizinci ayını doldurmuş yolcuları kabul etmeyen uçak şirketleri de vardır. Günümüzde tren ile otomobil arasında büyük bir fark kalmamıştır; önemli olan bir günde alınacak yol miktarının iyi ayarlanması-dır. Düzgün bir yolda günde 300 km.yol almanın sakıncası yoktur; ama eğer yol kötüyse, bu mesafeyi kısaltmak gereklidir. Gebe kadın tek başına yolculuğa çıkmışsa, yorulma nedenlerini azaltmağa çalışmalıdır, örneğin çanta ve valizlerini kendisi taşımamalı, bir başkasının taşımasını sağlamalıdır. Bu kurala uyulmayacak olursa, tehlikeli sakıncalar ortaya çıkabilir.
Deri altında bulunan esnek lifler, karnın genişlemesi nedeniyle yırtılabilir ve deri üzerinde önceleri kırmızımtrak renktey-ken sonraları sedefli bir görünüm alan çizgiler meydana çıkar ve bir daha da kaybolmaz. Bu çiziklerin oluşmasını önlemek için kas kuvvetlendirici bir ilâçla masaj yapılırsa kan dolaşımı hızlandırılır; daha sonra, deri henüz çok gerilmeden, eczanelerde satılan özel kremler karın üzerine yedirilerek sürülür. Bir tedbir olarak, çok ağır yük taşımaktan kaçınmak da doğru olur. Jimnastik hareketleri de hem cildi kuvvetlendirir hem karın kaslarını güçlendirir. Göğüslerde de aynı türde çatlaklar oluşabilir. Bunu önlemek için karın için hazırlanmış besleyici kremle göğüslere masaj yapmanın iyi sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz.